Rekabet, iktisadi
faaliyetler ile ilgili olarak etkinliği temel referans noktası
alan piyasa ortamını ifade etmektedir. Bu anlamda rekabet,
iktisadi faaliyet içerisinde bulunan tüm piyasa aktörlerinin
birbirlerinin faaliyetlerini engellemediği bir ortamdır.
Rekabet, ekonomi
teorisinde genellikle monopolün zıttı olarak görülür. Rekabet,
piyasada çok sayıda firmanın bulunmasından çok daha geniş bir
anlam içermektedir. Rekabet, piyasa aktörleri ile ekonomik
etkinlik arasında ilişki kuran daha kompleks bir kavramı ifade
etmektedir.
Rekabet, kıt
kaynakların sınırsız beşeri ihtiyaçlar karşısındaki dağılımının
gereği olarak ortaya çıkan bir davranış biçimidir. (McNulty,
1968: 649) Rekabet, yaşamın her alanında, belirli bir durum
karşısında kimin başarılı olduğunu göstermekte ve en iyi olmak
için kişilerin göstermiş olduğu gayreti pozitif yönde
etkilemektedir. (DPT, 1994, 10) Bu anlamda rekabet, en iyi olma
yolunda gayret sarf eden kişilerin, toplumsal değerlere olumlu
katkı sağlamasını teşvik eder.
Rekabet,
üretimde, kaynak dağılımında ve yenilikte etkinliği sağlayarak,
demokratik katılımcılık ve çoğulculuğun, iktisadi refah ve gücün
tek elde toplanmasını engellemesi yönünde katkı sağlamasından
dolayı, piyasa ekonomilerinde stratejik bir öneme sahiptir.
(Aktan ve Vural, 2004: 16)
Rekabet, piyasa
sisteminin varlığı ve etkinliği için sahip olduğu önem
nedeniyle, piyasa sistemini var kılan temel unsurdur.
Piyasaların düzenlenişi ve işleyişinin etkinliği, rekabet süreci
içinde ilerleyip ilerlemediğine bağlı olmaktadır. (DPT, 1994:
12) Devletin, iktisadi faaliyetlerde ekonomik etkinliğin
sağlanmasına yönelik müdahalesi, rekabet kavramı ile devlet
arasındaki ilk ilişkiyi oluşturur. Özellikle devletin rekabet
konusundaki müdahalesi, aksak rekabet şartlarının varlığı,
iktisadi gücün tek elde toplanması gibi durumlarda ortaya
çıkmaktadır. Bunun yanı sıra devlet, siyasi iradenin ortaya
koyacağı farklı gerekçelerle müdahalede bulunmaktadır. Devlet,
hizmet sunumunda kullanmış olduğu yöntemler açısından, piyasada
var olan rekabet ortamını zedelememelidir. Gerek merkezi gerekse
yerel düzeyde kullanılan hizmet sunum yöntemlerinin piyasa
ekonomisi ile uyumlu olması gerekmektedir. İyi yönetim ile
rekabet arasındaki etkileşimin ilk boyutu, devletin rekabeti
sağlamaya yönelik müdahaleleridir.
Devlet, iktisadi politika
araçlarıyla makro ekonomik süreçlere müdahale ettiği gibi
çeşitli kanun ve düzenleyici kurumlar marifetiyle aksayan mikro
ekonomik süreçlere ve piyasa işleyişine de müdahale etmektedir.
(DPT, 2000: 5) Tüm bu müdahalelerin, piyasada var olan rekabet
ortamını zedeleyici ve aksatıcı niteliklerden arınması,
müdahalelerin saydam, hukukun üstünlüğü ilkesine uygun ve hesap
verilebilir bir zemin üzerine inşa edilmesi son derece
önemlidir.
Aksak rekabeti
önleyici en önemli faktör, etkin, işlevsel, günün şartlarına
uygun bir rekabet hukukunun varlığıdır. Bu anlamda devletin
temel görevi iyi yönetimin “hukuk devleti” ilkesi ışığında
rekabet hukukunu oluşturmak olmalıdır. Rekabet hukuku, ekonomik
aktörler arasındaki aksak rekabet şartlarını engelleme işlevi
yanında, devletin sahip olduğu ekonomik gücün, piyasadaki kişi
ve şirketlere yönelik kötü kullanımını da engelleme işlevine
sahip olmalıdır.