Hukuk devleti, devletin hukuka 
				dayanması, varlığını hukuka bağlaması, kısacası devlet üzerinde 
				hukukun egemen olmasını ifade etmektedir. Bu ilke devletin hukuk 
				çerçevesine alınmasını, hukukla bağlanmasını ve yönetimde 
				keyfiliğin yerine kuralların egemen olmasını gerektirir. 
				(Köktaş, 2001: 75). Hukuk devleti, polis devletinin tersine, 
				devletin her türlü faaliyetinde hukuk kurallarına bağlılığını 
				öngören, yönetilenlere hukuki güvenceler sağlayan devlet 
				anlayışıdır. (Günday, 1998: 25) Hukuk devletinde egemen olması 
				gereken hukukun, vatandaşlar için hukuk güvenliği sağlaması, 
				özgürlük, adalet ve eşitlik gibi evrensel değerlerle sahip 
				çıkarak onlarla uyumlu olması gerekmektedir. Hukuk devleti bu 
				nedenle ne “kanun devleti” ile ne de “mevzuat devleti” ile eş 
				anlamlıdır. (Erdoğan, 2003: 114)
				
				Hukukun üstünlüğü 
				üç anlama sahiptir. İlk olarak, hukukun üstünlüğü devletin 
				gücünün düzenleyicisidir. İkinci olarak, hukukun üstünlüğü kanun 
				önünde eşitlik anlamındadır. Son olarak, hukukun üstünlüğü yargı 
				kuralları ve yönetim usullerinin belirleyicisi konumundadır.
				
				
				Hukuk devletine 
				saygı ve iyi ve adil bir yargı sistemi, demokratik toplumun ve 
				modern ekonominin temel ayaklarıdır. Etkin bir hukuk devleti, 
				yasal normlara ve genel olarak kabul edilen toplumsal değerlere 
				uygun olarak, sosyal etkileşimi teşvik eder ve çatışmaları 
				önler. Ayrıca, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü; toplumsal 
				yaşamda eşit muamele ve temel insan haklarına saygının 
				yerleşmesini sağlar, keyfi uygulamalara son verir ve imtiyazlı 
				grupların ve devletin kurumlarının görevi kötüye kullanımını 
				sınırlandırır. (USAID, 1998; 7) Hukuk devleti ilkesi, devlet 
				organlarının hukuka bağlı olmasını, birey hak ve hürriyetlerinin 
				tanınmasını ve bireylerin hukuki güvence içinde olmasını sağlar. 
				(Atar, 2002: 94-98)