Önce Sağlık: Seyahate Çıkmadan Önce Yapılması Gerekenler...
Seyahatlerimiz esnasında yaşayacağımız sağlık problemleri en korkutucu
engellerden biri... Düşünün; çok önemli bir toplantıya katılmak için
binlerce, belki onbinlerce kilometre yolculuk yapıyorsunuz, o toplantıda
bulunmak tüm kariyeriniz için bir dönüm noktası olacak ve bunun için
hatırı sayılır bir masraftan da kaçınmıyorsunuz ve sonuçta gezinizi
otelinizin odasında, daha da kötüsü hastanede tamamlıyorsunuz. Bu, hiç
kimsenin yaşamayı arzulayacağı bir senaryo olmasa gerek!
Tabii
ki, çıkacağınız seyahatler öncesi alacağınız bilinçli önlemlerle bu
riski en alt düzeye indirmek mümkün. Özellikle çok sık seyahat etmek
zorunda olan iş adamları için hayati önemdeki sağlık problemleriyle
karşılaşmamak ya da çıkabilecek problemlere hazırlıklı olabilmek
açısından bu konuyu detaylarıyla incelemekte yarar var:
Yolculuk Öncesi Plan
Yolculuğa başlamadan önce sağlıklı olduğunuzdan emin olun. Eğer uzun
bir yolculuğa çıkıyorsanız dişlerinizin de sağlıklı olduğundan emin
olmanız çok önemli. Gözlük veya kontakt lens kullanıyorsanız yanınızda
yedeğini bulundurmayı sakın unutmayın ve reçetenizi de mutlaka yanınıza
alın.
Eğer
özel bir tedavi görüyorsanız, gittiğiniz yerlerde bulamayacağınızı göz
önüne alarak, kullandığınız ilaçlardan yanınızda yeterince bulundurmayı
ihmal etmeyin. Reçetenizi ve kullandığınız ilaçların prospektüslerini de
yanınızda bulundurmanız akıllıca olacak. Prospektüs, ilacınızın
gittiğiniz yerde bulunamaması durumunda, ilacınızın yerini kolayca
alabilmesini sağlayacak başka bir ilacı alabilmek için -eğer varsa ve
gerekiyorsa!..- gerekli olabilir. Reçete ise ilaçlarınızı sağlık
problemlerinizden dolayı yasal olarak taşıdığınızı kanıtlamak için ve
bittiğinde kolayca temin edebilmek için gerekli.
Sağlık Sigortası
Seyahat sigortası yaptırmak, hırsızlık, kayıp eşya ve sağlık
problemlerini karşılaması açısından çok akıllıca bir davranış... Seyahat
acentenizin de önereceği gibi, çok çeşitli ve geniş kapsamlı sigorta
poliçeleri bulunuyor. Sigorta firmaları, yüksek ya da düşük sağlık gider
seçenekli poliçeler sunuyorlar, bunlardan kendiniz için uygun olduğunu
düşündüğünüz birini seçmek mümkün.
Bazı
sigorta poliçeleri tehlikeli olarak nitelendirdiği aktiviteleri (dalış,
motosiklet ve hatta bazen trekking) özellikle anlaşma dışında
tutuyorlar. Eğer seyahat ajandanızda bu aktiviteler yer alıyorsa, bu
türdeki poliçeleri göz önüne almamanız gerekiyor.
Herhangi
bir sağlık problemi masrafını peşin olarak ödeyip daha sonra bunu
sigortadan talep etmek yerine, doktorlara ya da hastaneye direkt ödeme
yapan bir sigorta şirketini tercih etmek de elinizde. Eğer daha sonra
talepte bulunacağınız bir anlaşma yaptıysanız gereken tüm belgelerinizin
elinizde olduğundan emin olun.
Sigorta
şirketinizin ambulans ve acil uçuş masraflarını kapsayıp kapsamadığını
kontrol etmeyi de sakın unutmayın.
Sağlık Çantası
Küçük, kullanışlı bir “sağlık çantası”nı yanınızda bulundurmanızı
tavsiye ediyoruz. Çantada bulunması gerekenler:
• Aspirin veya paracetamol (Amerika’da acetaminophen) ağrı ve
ateşlenmeler için.
• Antihistaminler (örn:Benadryl) Soğuk algınlıkları ve alerjiyi,
sinek veya arı ısırıklarının neden olduğu kaşıntıları geçiren ve bazı
felç hastalıklarını önlemeye yardımcı olan ilaçlardır. Eczanelerde
çeşitli antihistaminler bulunur, ama yan etkileri vardır. ( örn; ilacın
uyku hali yaratması gibi). Bu durumda, almadan önce doktorunuza veya
eczacınıza danışmanız en iyisi... Antihistaminler yatıştırıcı özelliğe
de sahiptirler ve alkolle kullanıldığında yan etkiler gösterebilirler,
bu nedenle kullanılırken dikkatli olunması gerektiğini unutmayın.
• Antibiyotikler – Sürekli seyahat ediyorsanız yanınızda
bulundurmanız çok faydalı, ama bu ilaçlar size doktor tarafından
verilmeli ve reçetesini yanınızda taşımalısınız.
• Lopedramide (örn: Imodium) veya ishal için Lomotil; mide
bulantısı ve kusma için prochlorperazine (örn: Stemetil) veya
metaclopramide (örn: Maxalon).
• Rehydration karışımı – Şiddetli ishal tehlikeleri için; bu
özellikle çocuklarla seyahat ederken çok önemli.
• Povidone – iodine gibi antiseptikler (örn: Betadine) –
Kesikler ve sıyrıklar için.
• Multivitaminler – Özellikle uzun yolculuklarda günlük
besinlerden alınan vitamin yetersiz kaldığında çok gereklidir.
• Calamine losyonu veya aliminyum sulphate spreyi (örn:
Stingose sprey) – Sinek ısırıkları ve arı sokmalarına karşı
kullanabilirsiniz.
• Bandajlar ve yara bantları – Küçük yaralanmalar için çok
gereklidir.
• Makas, cımbız, derece (Civalı derecelerin havayollarınca
yasaklandığını unutmayın)
• Haşere kovucu, dudak kremi, nemlendirici krem, su arındırma
tabletleri.
• Soğuk algınlığı ve grip tabletleri ve boğaz pastili.
Pseudoephedrine hydrochloride(örn: Sudafed) – Grip hastası olan kişinin
uçuş sırasında kulaklarının zarar görmemesi açısından yararlıdır.
• Her ihtimale karşı gittiğiniz ülkede tıbbi hijyen problemleri
yaşanıyorsa ve iğne olmanız ihtimali göz önünde bulundurularak birkaç
adet şırınga ve iğne yanınıza almalısınız.
Doktorunuzdan bu ilaçların neden verildiğini açıklayan bir not yazmasını
rica edin.
Aşı
Genellikle gelişmiş ülkelere giderken, aşı olarak bağışıklık sistemini
güçlendirmeye gerek duyulmaz ama farklı yaşam koşullarındaki ülkelere
giderken dikkatli davranmanın önemi artar. Özellikle çocuk ve hamile
yolcular için hastalık kapmanın çok daha riskli olduğunu unutmamak
gerekir.
Yolculuğa çıkmadan önce aşılarınızı olmak için zaman ayırın: Bazı aşılar
ilk iğneden sonra yan etkilere karşı tedavi gerektirebilir ve yine bazı
aşılar birlikte kullanılmamalıdır. Sağlıkla ilgili tedavi seçeneklerini
yolculuğa çıkmadan en az 6 hafta önce araştırmaya başlamanız
önerilmektedir.
Doktorunuz ya da Sağlık Bakanlığı tarafından uygun bulunan ve
yaptırdığınız bütün aşıları bir “Uluslararası Sağlık Sertifikası”na
kaydedin.
Bunların
yanında, ihtiyaçlarınızı doktorunuza danışın, olmanız gereken aşılar
aşağıdaki hastalıkları kapsamalı unutmayın:
> Kolera
Zayıf bir koruma sağlamasına rağmen, kolera aşısı olmak (özellikle
Afrika yolcuları için) akıllıca bir hareket olur. WHO (Dünya Sağlık
Örgütü) ve ülkelerin sağlık kuruluşları kolera aşısının sağlık için şart
olduğunu belirtmelerine karşın, seyahat eden yolculardan aşı sertifikası
isteyen görevli sayısı oldukça az. Afrika’da seyahate aşırı meraklı bazı
insanlar, aşı olmadan sağlık merkezlerinden ya da doktordan sertifika
alabiliyorlar.
> Hepatit A
Sizi haftalarca yatağa bağlayan, özellikle yolculuklarda ortaya
çıkan ishalden sonra gelen, en bilinen hastalıktır. Havrix, yapıldıktan
sonra uzun yıllar (en az 10 yıl) koruma sağlayan bir aşıdır. Aşı
yapıldıktan sonra 6 aydan 12 aya kadar olan sürede gözetim altında
bulunmak gerekir. Gamma globulin bir aşı değil, kandan elde edilen bir
koruyucudur. Yolculuğa çıkmadan kısa bir süre önce uygulanmalıdır çünkü
verilen doza bağlı olarak 2 ay ile 6 ay arasında koruma sağlar.
> Hepatit B
Bu hastalık kan ya da seks yoluyla bulaşır. Bu hastalığı taşıyan
birçok insanın olduğu, kan naklinin uygunsuzluğunun saklandığı veya
seksüel ilişkinin mümkün olabileceği yerlere seyahate gitmeyi düşünen
kişiler Hepatit B aşısını göz önünde bulundurmalıdır. Bu aşı 3 iğneden
oluşur, en çabuk şekilde 3 haftada tamamlanır ve 12 ay gözetim süresi
vardır.
> Japon B Encephalitis
Sivrisineklerin bulaştırdığı bu hastalık seyahat eden yolcular için
çok fazla riskli değildir. Asya’da görülen bir hastalıktır. Eğer bu
hastalık riskinin olduğu yerde bir ay ya da daha uzun kalmayı
düşünüyorsanız veya gideceğiniz zaman salgın hastalığın olduğu zamana
denk geliyorsa aşı olmayı düşünmelisiniz. 30 günde 3 iğneyi kapsayan bir
aşıdır. Bu aşı çok pahalıdır ve ciddi alerjik reaksiyonlara neden
olmaktadır. Bu nedenle bu aşıyı olmaya karar vermek için bu hastalığa
yakalanma riski önemle dikkate alınmalıdır.
> Meninogococcal Meningitis
Sağlıklı insanlar soğuk algınlığı gibi bulaşan bu hastalığa
yakalanıyor ve birkaç saat içinde ölüyorlar. Bu hastalığın birçok
taşıyıcısı olduğu gibi Asya, Afrika, Hindistan ve Güney Amerika’nın
belirli bölgelerine yolculuk edecek olanlar için bu aşı önerilir. Bu aşı
aynı zamanda Suudi Arabistan’ın girişinde tüm Hac yolcularına da
uygulanmalıdır. Sadece bir tek iğne ile 3 yıllık iyi bir koruma
sağlanabilmektedir. 2 yaşın altındaki çocuklara uygulanmamalıdır çünkü
onların bağışıklıkları bu aşı sonrası da gerekli tepkiyi vermez.
> Çocuk Felci
Çocuk felci ciddi ve kolay bulaşan bir hastalıktır ve hala birçok
gelişmiş ülkede yaygındır. Herkes gününde bu aşıyı olmalıdır. Her on
yılda bir bağışıklığın devam etmesi için aşıyı yenilemek gerekmektedir.
> Kuduz
Kuduzun görüldüğü ülkelerde bir aydan fazla kalacak olanlara;
özellikle motosikletçilere, hayvancılıkla veya mağaracılıkla
uğraşanlara, yabancı yerlere sık seyahat eden insanlara ya da hiç
ısırılma raporu olmayan çocuklara bu aşının yapılması gereklidir.
Seyahat öncesi kuduz aşısının 21 ile 28 gün arasında 3 aşaması vardır.
Bu aşıyı olmuş birisi bir hayvan tarafından ısırılır ya da hafif yara
alırsa aşının iki adet gözetim iğnesi yapılmalıdır. Aşı olmamış
insanlarda ise bu sayı yükselir.
> Tetanoz & Difteri
Tetanoz ve difteri öldürücü özelliğe sahip hastalıklardır. Herkes bu
aşıları olmalıdır. İlk 3 aşılık period sonrası 10 yılda bir kontrol
aşısı olunmalıdır.
> Tüberküloz
Seyahat edenler için çok düşük riskli bir hastalıktır. Asya, Afrika,
Amerika’nın bazı kesimleri ve Pasifik’in bazı riskli bölgelerinde yerli
insanlarla iç içe yaşayan insanlar için belki daha risklidir. Sağlıklı
yetişkinler hastalığın belirtilerini göstermiyorlar başlangıçta ve bu
nedenle seyahat öncesinde ve sonrasında deri testi yaptırarak hastalığın
olup olmadığını ortaya çıkarmaya çalışmaktadır. Bu bölgelerde 3 ay ya da
daha fazla yaşayan çocuklara bu aşı yapılmalıdır.
> Tifo
Hijyenin olmadığı yerlerde bu yaptırılması gereken çok önemli bir
aşıdır. Bu ilaç hem iğne hem de ağızdan alınan hap şeklinde
kullanılabilir.
> Sarılık
Sarılık aşısı günümüzde birçok ülke girişinde yasal ihtiyaç olarak
görülen tek aşıdır. Sadece; sarılığın bulaşıcı olduğu bir bölgeden
geliniyorsa uygulanması zorunludur ve hastalığın yaygın olduğu Afrika ve
Güney Amerika gibi bölgelerde tavsiye edilir. Koruma özelliğini 10 yıl
boyunca korur. Bu aşıyı olmak için özel sarılık aşısı yapılan merkezlere
gitmek gerekir. Hamilelik sırasında bu aşı risk teşkil edebilir ama eğer
hastalık riskinin yüksek olduğu bir yere gitmek zorundaysanız bu aşıyı
olmanız tavsiye edilir. Yumurtaya alerjisi olan insanlar bu aşıyı
kesinlikle olamazlar. Böyle durumları doktorunuza danışmalısınız.
> Sıtma
Sıtma hastalığının ilaçları bu hastalığı engellemiyor sadece sıtma
hastalığına neden olan mikropların çoğalmasını durduruyor ve hastalığın
ilerleyip öldürücü boyuta gelmesini engelliyor. Sıtma hastalığının
sivrisineklerden bulaştığı ve bu nedenle seyahat edilecek yer hakkında
bilgi edinilmesi gerektiği unutulmamalı.
Kullanılacak olan ilacın etkileri sizin daha önceleri çocukken,
yetişkinken ya da hamileyken geçirdiğiniz hastalıklara bağlıdır. Sıtma
hastalığının büyük risk oluşturduğu bilinen bölgelere gidecek olan
yolcular, hastalığın belirmesi ihtimaline karşılık yanlarında yeterli
dozda ilaç bulundurmalıdır.
Sağlıklı Kalmak İçin
Seyahatler esnasında yiyecek içeceklere dikkat etmek, en önemli
kural. Mide bozulması seyahatlerde en çok rastlanılan sağlık problem
olarak karşımıza çıkıyor. (İki haftalık seyahate çıkan insanların
deneyimlerine göre yüzde 30 ile yüzde 50 arasında bu problemle
karşılaşılıyor.) Ama bu tip problemlerin büyük çoğunluğu hayati önem
taşımıyor. Ayrıca mide bozulması riskini çok fazla kafanıza takmayın.
Sonuçta yerel tatları denemenin, seyahatlerin en güzel yönlerinden biri
olduğunu unutmayın.
Su ve İçecekler
Birinci kural; şüphede kaldığınız suyu ve -içindeki buzu- içmeyiniz.
Eğer suyun güvenilirliğinden şüpheniz varsa her zaman en kötüsünü
düşünün. Bazı yerlerde şişelere musluk suyu doldurulabilir; kapağı ilk
sizin açtığınızdan emin olun. Saygın markaların şişe suları ve diğer
içecekleri genelde güvenlidir. İçine su karıştırılmış olabileceğinden,
açık meyve sularına da dikkat edin. Pastorize olmayan süt, şüphe
uyandıran içecekler grubuna girer. Kaynatılmış süt –hijyenik bir ortamda
bulunduruluyorsa- sağlıklıdır ve yoğurt her zaman yemek için uygundur.
Çay ve kahve kaynatıldığı sürece içilebilir. Dişlerinizi fırçalarken de,
musluk suyu yerine arıtılmış su kullanmayı tercih edin.
Suyun Arıtılması
Suyu arıtmanın en basit yolu kaynatmaktır. 5 dakikalık etkin bir
kaynatma yeterlidir, daha düşük sıcaklıklarda mikropların tamamı
ölmeyebilir.
Basit su filtreleri, tehlikeli organizmaların tamamını yok edemez, eğer
suyu kaynatmazsanız risklidir, bunu aklınızdan çıkarmayın.
Bunların
yanı sıra, klor tabletleri birçok hastalık mikrobunu öldürür, ama
öldüremediği birkaç mikrop vardır.
İyot,
suyu arıtmada çok etkilidir ve tablet olarak bulunur. Ama fazlası
zararlıdır ve gereğince hazırlanmalıdır. Eğer iyot tableti bulamazsanız,
yüzde 2’lik tentürdiyot kullanabilirsiniz. 1 litre suya 4 damla
tentürdiyot istenilen sonucu verir. 20 – 30 dakika bekledikten sonra su
içilmeye hazır hale gelir.
Yemek
Eskiler der ki; “Eğer pişirebiliyorsan, kaynatabiliyorsan veya
kabuğunu soyabiliyorsan her şeyi yiyebilirsin, yoksa unut gitsin!..”
Bu söz
dikkate alındığında şunlara dikkat etmek gerekiyor:
Salata ve meyveler arıtılmış suyla yıkanmalı veya mümkünse kabukları
soyulmalı. Tanınmış markalı bir dondurma yenebilir, ancak geri kalmış ve
gelişmekte olan ülkelerde, sokak satıcılarından alınan dondurmalara
karşı dikkatli olun. Genellikle pişirilmiş yemek en sağlıklısı ama
soğumaya bırakıldığında veya tekrar ısıtıldığında değil. Kabuklu deniz
hayvanlarından (örn. midye, istiridye, deniz tarağı) ve az pişirilen
etlerden uzak durmak gerekir. Kabuklu deniz hayvanlarının buharda
pişirilmeleri, güvenilir bir şekilde yenmelerini sağlayan bir yol
değildir.
Eğer
yemek yemeyi düşündüğünüz yer, temiz ve iyi işleyen bir yer gibi
görünüyorsa, yiyeceğiniz yemek de büyük bir ihtimalle sağlıklıdır.
Genellikle, yerli ve yabancı müşteriyle dolu ve sürekli sirkülasyonu
olan restoranlar tercih edilmelidir, boş restoranlar kafada soru işareti
yaratırlar.
Beslenme
Yorucu ve yoğun bir seyahat programınız varsa, günlük koşuşturmacalar
içinde öğünleri atlıyorsanız, genellikle besin değeri yüksek olmayan
yiyeceklerle besleniyorsanız ve/veya iştahınızı kaybettiyseniz; bir süre
sonra sağlığınızın bozulmaya başlayacağını ve güçten düşüp, kilo
kaybedeceğinizi söylemek için doktor olmak gerekmez.
Unutmayın, sağlığınızı korumak için vücudunuza gerekli olan besinleri
almanız şart. Yumurta, tofu, fasulye, mercimek, fındık ve fıstık protein
alabileceğiniz en sağlıklı yiyeceklerdir. Kabuğunu soyabildiğiniz muz,
portakal, mandalina gibi meyveler ise vitamin depolamak için çok
faydalıdır. Bol bol pirinç, tahıl ve ekmek yemeye özen gösterin.
Pişirilmiş yemek güvenlidir ama, fazla pişirilen yemeğin besin değerini
kaybettiğini unutmayın. Eğer dengesiz veya yetersiz besleniyorsanız,
demir ve vitamin hapları almanız doğru olacaktır. Sıcak iklimlerde
yeteri kadar su içtiğinizden emin olmanız da çok önemli. Su içmek için
susayana kadar beklemeyin. Tuvaletinizin gelmemesi ya da çok koyu sarı
idrar tehlike işaretidir. Uzun yolculuklarda yanınızda her zaman bir
şişe su taşıyın.
Aşırı
terleme çok tuz kaybına yol açar ve bu nedenle kramplar olabilir. Tuz
tabletleri vücudun tuz gereksinimini karşılamak için çok iyi bir fikir
değildir, tuzun fazla kullanılmadığı yemeklere biraz tuz ilave etmek
yeterli olur.
Hastalıklar ve Kazalar
Umarız hiç bu tip sorunlarla hiç karşılaşmazsınız. Ama bu
olasılıkları bilmekte de fayda var... Seyahat esnasında
karşılaşılabilecek potansiyel sağlık problemlerini birkaç bölüm içinde
değerlendirebiliriz:
Öncelikle yüksek sıcaklık, basınç veya hareketin neden olduğu
problemlerden söz edebiliriz. Daha sonra yetersiz sağlık şartları, böcek
ısırmaları, arı sokması veya insan-hayvan ilişkilerinden kaynaklanan
rahatsızlıklar vardır. Basit kesikler ve küçük yaralanmalar da problem
yaratabilir elbette.
Özellikle küçük problemlerde kendi kendimize teşhis koyup, tedavi
uygularız genelde. Ancak bu riskli olabilir, bir uzmana başvurmak her
zaman daha doğru olur. Bir ilaç kullanmak gerektiğinde de uzman
tavsiyesi şarttır. Elçilik ve konsolosluklar tavsiye için
başvurulabilecek en iyi yerlerdir. 5 yıldızlı otellerden de yardım
alınabilir, ancak büyük bir ihtimalle sizi 5 yıldızlı fiyatları olan bir
doktora göndereceklerdir. (Bu noktada sağlık sigortaları gerçekten işe
yarar!..) Bazı geri kalmış yörelerde sağlıkla ilgili konularda seviye o
kadar düşüktür ki, önemli rahatsızlıklarda bir uçağa atlayıp tedavi için
başka bir yere gitmek daha akıllıca olur.
Güneş
çarpması ve yanığı, isilik, aşırı yorgunluk, yüksek ateş, mide
bulantısı, mantar enfeksiyonları, kramp, jet lag gibi rahatsızlıklar;
kolera, diare, difteri, hepatit A ve hepatit B, HIV / Aids, frengi,
belsoğukluğu, bağırsak kurdu, malarya, menenjit, kuduz, tetanos,
tüberküloz, sıtma, tifüs, sarılık gibi hastalıklar; kesikler, küçük
yaralanmalar, arı, akrep, yılan, sinek, denizanası, tahtakurusu, sülük
ve kene gibi böcek ve hayvanların neden olduğu sokma ve ısırıklar
seyahatler esnasında dikkat edilmesi gereken sağlık problemlerinden ilk
akla gelenlerdir.
Kaynak:
http://isseyahatleri.com
SEYAHAT VE ENFEKSİYONLARA KARŞI BAĞIŞIKLAMA
Hazırlayan:Uzm. Dr. Kenan Hızel
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi
Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı
Turistleri bağışıklamanın iki amacı vardır. Bunlar; turisti gezi boyunca
karşılaşabileceği enfeksiyonlardan korumak ve dönüşte taşıyabileceği
yeni bir enfeksiyonu ülkeye sokmamaktır. Yolculuk öncesi bağışıklamada
genel kural olarak gezi tarihinden en az
10-14 gün önce aşıların tamamlanmış olması önerilmektedir. Bu
süre hem yeterli bağışıklığın ortaya çıkabilmesi hem de gelişebilecek
yan etkilerin gözlenebilmesi açısından önemlidir.
1.Rutin aşılar
İnfluenza-Pnömokok
İnfluenza mevsimi aralık ayında başlayıp kış mevsimi boyunca
sürmektedir. Bağışıklamanın özellikle bu dönemden önce yapılması
önerilmekte ve güney yarım küreye gideceklerin yaz aylarının orada kış
mevsimine denk geldiğini akıllarında tutmaları gerekmektedir. Her iki
aşı da özellikle kronik akciğer, kalp ya da metabolik hastalığı
olanlarda ve 65 yaş üzerinde önerilmektedir. Aşıların bir arada
verilmesinde sakınca yoktur. İnfluenza aşısının içerdiği suşlar her yıl
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre yenilendiğinden bağışıklanacak
turistlerin o yılın aşısını kullanmaları gerekmektedir.
Kızamık-Kızamıkçık-Kabakulak-Suçiçeği Genelde çocukluk çağında görülen
bu enfeksiyonlar erişkinlerde daha ağır hastalığa neden olmaktadır.
Sağlık, yardım organizasyonları, göçmen kampları gibi bölge halkıyla
yakın temasta olacak olan seronegatif kişilerin bağışıklanması
önerilmektedir, ancak bu aşıların canlı aşı olduğu akılda tutulmalı ve
kontrendikasyonları göz önünde bulundurmalıdır.
Poliomyelit
Dünya çapında aşılama ve polio eradikasyon programlarının uygulanması
sonucu gelişmiş ülkelerin hepsinde polio eradike edilmiş ve günümüzde
hastalığın halen görüldüğü üç büyük bölge kalmıştır. Bunlar; Güney
Asya'da Afganistan, Pakistan, Hindistan, Batı Afrika'da Nijerya ve Orta
Afrika'da Kongo Cumhuriyetidir. Türkiye'de ise halen özellikle Güney
Doğu Anadolu bölgesinden olgu bildirilmektedir. Dünyada artan turizm
nedeniyle gelişmiş olan ülkeler de tehlike altında olduklarından kendi
vatandaşlarına 10 yılda bir rapel doz yapılmasını gündeme
getirmişlerdir.
Polio
aşısının iki formu bulunmaktadır. Bunlar; canlı oral (OPV, Sabin) ve
inaktive parenteral (IPV, Salk) aşıdır. Tüm aşılar polio'nun üç
serotipini de içermektedir.
Çocukluğunda birincil aşılamayı tamamlamış
(üç doz) turistlere, endemik bölgelere gitmeden önce tek doz OPV ya da
IPV yapılması yeterlidir. Daha önce aşılanmamışların ise IPV ile
birincil aşılamayı tamamlamaları önerilmektedir. Yeterli bağışıklığın
oluşması için en az iki dozun yapılmış olması akılda tutulmalıdır. Daha
önceden polio geçirenlerin bile aşılanmaları (diğer serotiplerle
enfeksiyonu önlemek için) gerekmektedir. OPV, bağışıklığı baskılanmışlar
ve onlarla yakın temasta olanlarda kontrendike olmakla birlikte salgın
sırasında gebelerde kullanılabilmektedir.
Tetanoz-Difteri
Serolojik çalışmalar özellikle 40 yaş üstünde tetanoz-difteriye karşı
bağışıklığın giderek azaldığını göstermiştir. Örneğin 1990'larda eski
Sovyet Rusya'da salgınlar yapmış ve hastaların çoğunu erişkinler
oluşturmuştur. Tropikal bölgelerde ise deri difterisi sıklıkla
görülmektedir. Tetanozun gelişmekte olan ülkelerdeki insidansı yılda bir
milyon olguya kadar çıkmaktadır.
Tetanoz
ve difterinin ayrı aşı preparatları olsa da çocukluğunda temel aşılamayı
almış erişkinlere, difteri dozu 1/8-1/10 oranında azaltılmış Td aşısının
10 yılda bir yapılması önerilmektedir. Yolculuk rapel doz için iyi bir
fırsat olmaktadır. Yüksek riskli bir bölgeye gidilecekse aşılama aralığı
beş yıla düşürülebilmektedir. Türkiye'de piyasada bulunan tetanoz
aşılarının içeriğinde yalnız tetanoz toksoidi bulunmaktadır. Td formunda
aşılar ise Sağlık Bakanlığı tarafından ithal edilmekte ve okullarda
uygulanmaktadır.
2.
Gerekli Aşılar
Sarı Humma
Hastalığın vektörü Aades ve Haemagogus cinsi sivrisineklerdir. Özellikle
gündüzleri ısıran bu cins sivrisineklerin tek bir ısırıkları hastalığın
bulaşması için yeterlidir. Hastalık sarılık, ateş, kanamalar ve komaya
kadar giden tablolar ile ortaya çıkabilir ve 7-10 gün içinde olguların
%
20-50'si yitirilir. Özgül bir tedavisi yoktur. Dünyada en sık görüldüğü
yerler tropikal
Afrika ve Amazon bölgeleridir.
Sarı
humma aşısı halen uluslararası belge gerektiren tek aşıdır. Endemik
zondaki ülkelerin büyük kısmı bu belgeyi ülkeye girişte zorunlu
tutmaktadır. DSÖ, ülkelere göre sarı humma bağışıklama önerilerini her
yıl yenilediği bir kitapçıkta (yellow book) yayınlamaktadır. Bazı
tropikal Asya ülkeleri (Hindistan ve çevresi) aynı cins sivrisinekleri
bulundurduğundan ülkelerine hastalığı sokmamak amacıyla endemik zondan
gelenlere sarı humma aşısını zorunlu kılmaktadır. Avustralya ve
Bangladeş ise ülkelerinde vektör bile olmamasına karşın endemik
ülkelerden transit geçenlerde bile aşı belgesini aramaktadır.
Sarı
humma aşısı canlı-attenüe olup tek doz parenteral uygulanmaktadır.
Bağışıklık 10 gün sonra başlamakta ve 10 yıl sürmektedir. Aşının en sık
yan etkisi %10 olguda görülen 4-7. günlerdeki ateştir. Aşının
yapılmaması gereken durumlar; yumurta allerjisi, gebelik ya da
emziklilik, 6 aydan küçük bebekler ve immün yetmezliktir. Bu durumların
varlığını hekimin aşı belgesinde belirtmesi gerekir. Aşının ısı ile
kolayca inaktive olması nedeniyle soğuk zincire kesinlikle uyulması
gerekmektedir. Ülkemizde aşı hava ve deniz limanlarındaki sağlık
merkezlerinde bulundurulmaktadır.
Kolera
Vibrio Cholerae enfekte içecek ve iyi yıkanmamış, çiğ yiyeceklerden
bulaşarak ciddi ishal sonucu dehidratasyon, şok ve hatta ölüme varan
tablolara neden olmaktadır. Su ve besin hijyeninin iyi olmadığı ülkeler
başta olmak üzere tüm dünyada zaman zaman salgınlar yapabilmektedir. DSÖ
1988 den beri, turistlerdeki insidansın çok düşük bulunması (~1/100 bin)
ve o yıllarda uygulanan parenteral aşının etkinliğinin de az olması
(%50-62) nedeniyle öneri paketinden çıkartmış durumdadır.
Son
yıllara kadar kullanılan parenteral aşının etkisi az ve koruyuculuk
süresi kısadır (üç-altı ay). Aynı zamanda bu aşının yerel ve sistemik
reaksiyona yol açma riski de fazla bulunmuştur. Günümüzde kolera
aşısının iki farklı oral formu geliştirilmiştir. CVD 103-HgR(Orochol E,
Berna) tek doz kullanılan canlı aşı olup yemekten en az bir saat önce
alınmalıdır. Koruyuculuğu farklı kolera suşlarına karşı %62 ile %100
arasında bulunmuştur. Altıncı ayda rapel önerilmektedir. Diğeraşı olan
inaktive tam hücre/rekombinant B koleratoksin subunit (WC/rBS) aşısının
kullanımı ise bir iki hafta ara ile iki dozdur. Rapel süresi henüz
saptanmamış olan bu aşının koruyuculuğu %86 dolaylarında bulunmuştur.
Ancak her iki aşının da taşıyıcılığa ve 1992 de Bangladeş'te ortaya
çıkan V. cholerae O139 suşuna karşı etkisi tam bilinmemektedir. Bu
aşılar göçmen kampları gibi yerlerde uzun süre kalacaklara, aklorhidrisi
olan, mide rezeksiyonlu ya da antiasid kullanan hastalara
önerilebilmektedir.
3.
Önerilen Aşılar
Hepatit A
Turistler arasında da en sık rastlanan hastalıklardan olan hepatit A
özellikle kötü koşullarda hazırlanmış yiyecekler, sokaklarda satılan ev
yapımı yiyecek ve içeceklerden bulaşmaktadır. Bu nedenle sırt çantası
ile gezen ve kötü hijyenik koşullarda yaşayan turistlerde görülme oranı
daha fazladır.
Parenteral uygulanan inaktive hepatit A aşısı etkili ve güvenlidir. İyi
tolere edilmektedir. Erişkinlerde 1440 EL/ml içeren aşıdan altı ay ara
ile iki doz yapılması önerilmektedir. Koruyuculuğu en az 10 yıldır,
ancak aşı uygulanmadan önce sarılık öyküsü olanlarda ya da endemik
bölgede en az bir yıl kalanlarda anti-HAV IgG bakılması önerilmektedir.
Diğer aşılar ile birlikte yapılabilmektedir.
Endemik
bölgeye gidecek olan turisti HAV enfeksiyonundan korumanın diğer bir
yolu da immünglobulin (Ig) uygulanmasıdır. Özellikle iki haftadan kısa
süre içinde yola çıkacaklara Ig (0.02- 0.06 ml/kg) önerilmektedir.
Koruyuculuğu 4-6 ay sürmektedir. Ancak kızamık-kabakulak-kızamıkçık
aşısının etkinliğini azaltabilmektedir. Sarı humma ya da polio aşıları
ile benzer bir geçimsizlik gösterilmemiştir.
Hepatit B
Enfeksiyon yakın temas, kan ve vücud sıvılarıyla bulaşmaktadır. Coğrafik
olarak en yaygın görüldüğü bölgeler Uzak Doğu ve Sahra çölü altında
kalan Afrikadır. Orta endemisite alanı içine Türkiye ile birlikte Orta
Doğu, eski Sovyetler Birliği, Kuzey Afrika, Orta ve Latin Amerika
girmektedir.
Günümüzde rekombinan teknolojiyle üretilen Hepatit B aşısı altı aydan
kısa süren gezilerde zorunlu olmamakla birlikte yüksek riskli bölgelerin
yerel halkıyla yakın temas kuracak olan öğretmen, sağlık çalışanı gibi
kişilere özellikle önerilmektedir. DSÖ 1989'dan beri tropikal ülkelere
gidecek tüm turistlere önermektedir, ancak gelişmekte olan ülkelerde
yaşayan, eşcinseller, sağlık personeli gibi riskli gruplarda
bağışıklamadan önce anti-HBs bakılması uygundur. Yolculuk öncesi klasik
aşı çizelgesinin tamamlanmasına yeterli zaman yoksa 0,7,21 gün ve 12 ay
gibi hızlandırılmış programlar denenebilmektedir. Aşının belirgin bir
yan etkisi ya da kontrendikasyonu yoktur.
Japon
Ensefaliti
Etkeni Culex cinsi sivrisineklerle geçen bir flavivirusdur. Evcil
domuzlar ise aracı konumundadır. Sivrisinekler daha çok gün batımı ve
doğuşunda sokmaktadırlar ve ısırıkları ağrılıdır. Belirtili olgularda
6-16 gün içinde genel enfeksiyon tablosunu izleyen ateş, meningismus,
konvülziyon ve daha sonra kranial sinir felçleri, üst motor nöron
paralizileri ve komaya kadar giden bilinç değişiklikleri ortaya
çıkmaktadır. Nörolojik sekel kalma oranı %70-80 olarak saptanmıştır.
Asya'daki (Çin, Kore, Japonya, Güney Doğu Asya ve Hindistan'ın bazı
bölgeleri) viral ensefalitlerin çoğundan sorumludur. Pirinç tarlalarının
olduğu bölgelerde ve muson mevsiminde (Mayıs-Ekim ayları) enfeksiyon
riski artmaktadır.
Turistlerin bağışıklanması genelde önerilmemekle birlikte kırsal kesime
gidecekler, yolculuğun endemik mevsimde olması ve endemik alanda iki
haftadan uzun kalış durumlarında bağışıklanmalıdır. Japon ensefaliti
aşısı inaktive, saflaştırılmış fare beyninden hazırlanmaktadır. Aşı
çizelgesi; deri altına 0, 7, 14-30. günlerde üç doz biçimindedir.
Koruyuculuk üçüncü dozdan sonra %91 olarak saptanmıştır ve üç yıl kadar
sürmektedir. Aşıya bağlı % 20 yerel, %10 ciddi sistemik yan etki
(ürtiker, anjioödem, anaflaksi) bildirilmiştir. Yan etkilerin
enjeksiyondan bir hafta sonra bile ortaya çıkabilmesi nedeniyle, aşının
yolculuk tarihinden 10 gün önce yapılması önerilmektedir. Gebe ve bir
yaşın altında olanlara kontrendikedir.
Kene
Kaynaklı Ensefalit
Ixodes cinsi kenelerin insanlardan kan emerken bulaştırdıkları viral bir
hastalıktır. Hastalık ateş, başağrısı, kusma ile birden başlamakta kısa
zamanda meninks irritasyon belirtileri, konvülziyonlar tabloya
eklenmekte ve %1-2 oranında ölümle sonuçlanabilmektedir. Özellikle
Nisan-Ağustos aylarında Orta ve Doğu Avrupa'nın (İskandinavya, eski
Sovyetler Birliği, Avusturya vb.) ormanlık alanlarında endemiktir.
Aşı,
özellikle kene ısırığının sık görüldüğü Nisan-Ekim aylarında dağcı,
kampçı, tarım işçisi gibi endemik bölgelerin kırsal kesiminde
bulunacaklara önerilmektedir. Formalinle inaktive edilerek hazırlanan
aşı bir-üç ay arayla iki doz ve ikinci dozdan 9-12 ay sonra üçüncü doz
olmak üzere üç kez uygulanmaktadır, ayrıca 0, 7 ve 21. günlerde
uygulanan hızlandırılmış bir çizelge de önerilebilmektedir. Aşıdan iki
hafta sonra %95 serokonversiyon sağlanmakta ve en az bir yıl koruyuculuk
sürmektedir. Bir yaşın altına kontrendikedir. Hastalıktan korunmada
diğer bir yaklaşım ise kene ısırığını izleyen 96 saat içinde özgül
immünglobulinin ısırık yerine uygulanmasıdır. Aşı ve özgül
immünglobulin, hastalığın görüldüğü ülkelerde ticari olarak
bulunmaktadır.
Kuduz
Bağışıklanma ile önlenebilen ölümcül hastalıkların başında gelmektedir.
Avustralya, Yeni Zelanda, İngiltere, İspanya, Portekiz, İskandinavya,
Japonya gibi bir kaç ülke dışında dünyada yaygın bir sağlık sorununu
oluşturmaktadır. Özellikle Güney Amerika, Afrika ve Güney Doğu Asya'da
endemiktir. Hindistan, Nepal, Tayland ve Filipinler dünyadaki en riskli
bölgelerdir. Türkiye ise Avrupa ülkeleri arasında olguların en sık
görüldüğü ülkedir. Dünyadaki olguların çoğu köpek ısırığı sonucu
olmaktadır. Köpek ısırığına bağlı kuduz Hindistan, Güney Doğu Asya, Çin,
eski Sovyetler Birliği, Afrika ve Güney Amerika'da sık bulunmuştur. Batı
Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'nde ise rakun, tilki, yarasa gibi
vahşi hayvan ısırmaları önemli yer tutmaktadır. Enfeksiyon riski
özellikle bir yaşından büyük çocuklar, bisiklet ya da sırt çantası ile
gezen serüvenciler ve mağara gezginlerinde fazla olmaktadır.
Günümüzde önerilen aşı insan diploid hücrelerinde hazırlanan (HDCV)
kuduz aşısıdır. Deri içine 0,1 ml ya da kas içine 1,0 ml
uygulanabilmektedir. Bulaşım öncesi korunmada 0,7,21-28. günlerde,
bulaşım sonrası korunmada kuduz immünglobulini ile birlikte 0,3,7,14 ve
28. günlerde aşılama yapılmalıdır. Turistlere sıtma profilaksisi için
verilen klorokin deri içine yapılan kuduz aşısının etkinliğini
azaltmaktadır. Bu nedenle klorokine başlamadan en az üç hafta önce, üç
dozu tamamlamamış turistlere üç doz kas içi enjeksiyon uygulanmalıdır.
Meningokok
Afrika'da Sahra çölünün altında kalan, batıda Moritanya doğuda
Etyopya'ya kadar uzanan bölge dünyanın menenjit kuşağı olarak
adlandırılmaktadır. Asya'da Nepal, Hindistan, Pakistan ve Güney
Amerika'da Arjantin, Brezilya salgınların görüldüğü başlıca ülkelerdir.
Salgınlar özellikle kış ve bahar başlangıcında görülmektedir. Genel
olarak turistler arasında seyrek görülmekle birlikte riskli bölgelere
özellikle salgın zamanında gideceklerin bağışıklanması önerilmektedir.
Suudi Arabistan 1987 deki hac sırasında görülen epidemiden sonra hacı
adaylarına aşılamayı zorunlu kılmıştır. Aşının özellikle yapılması
gereken gruplar asplenik ya da kompleman bozukluğu olan hastalardır.
Meningokok aşısı dört serogrubu (A,C,Y,W135) içeren polisakkarid bir aşı
olup deri altına tek doz uygulanmaktadır. Bağışıklık 10 gün içinde
gelişmekte ve iki yıl sürmektedir. Aşı; taşıyıcılığı önlememektedir. İki
yaşından büyüklerde koruyuculuk çok yüksektir. İki yaş altındaki
çocuklarda ise; serogrup A'ya bağışıklık üçüncü, serogrup C'ye
bağışıklık 18. aydan sonra gelişmektedir.
Şarbon
Bacillus antracis'in etken olduğu bu hastalık özellikle gelişmekte olan
ülkelerde, uygun dezenfeksiyon yapılmayan enfekte et, hayvan postu ve
yün ürünleriyle bulaşmaktadır. Bu nedenle turistlerin ilk başta kuşkulu
hayvan ürünlerinden uzak durmaları gerekmektedir. Veteriner ve kasaplara
önerilen ölü bakteri aşısı iki hafta ara ile üç doz, altı ay aralarla üç
doz ve en son yılda bir olmak üzere uygulanmaktadır. Şarbon aşısı
rutinde turistlere önerilmemektedir.
Tifo
Hindistan, Mısır, Fas, Batı Afrika ve Peru hastalığın en çok görüldüğü
ülkelerdir. Meksika, Haiti, Kuzey Afrika ve İran ise orta riskli
bölgelerin başlıcalarıdır.
Tifo
aşısının üç farklı formu bulunmaktadır ve yalnız S. typhi'ye karşı
bağışıklık sağlarlar. Oral aşı (Ty21a) 0-2-4-6. günler olmak üzere dört
doz, Vi kapsüler polisakkarid ve tam hücre inaktive parenteral aşılar
tek doz uygulanır ve hepsinin etkinliği yaklaşık iki üç yıl sürmektedir.
Oral aşı; antibiyotikler, OPV ya da meflokinle birlikte verilmemeli, en
az üç gün beklenmelidir. Yemeklerden en az bir saat önce alınması
gerekmektedir. Üç aydan küçük bebekler, gebe ve emziren kadınlar, akut
ya da kronik sindirim sistemi hastalığı olanlar ve immün yetmezlikliler
oral aşı kontrendikasyonlarını oluşturmaktadır. Parenteral aşılar diğer
aşılar ya da antibiyotiklerle birlikte ve immün yetmezliklilere
verilebilmektedir. Türkiye'de de Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü
tarafından üretilen tam hücre aşının yerel ve sistemik reaksiyon
geliştirme riski diğerlerine göre daha fazladır (piyasada satılmaz).
Veba
Kemiriciler tarafından taşınan ve insanlara pireler aracılığıyla geçen
hastalık 1992 DSÖ kayıtlarında Brezilya, Çin, Madagaskar, Moğolistan,
Peru, Mynamar, Vietnam ve Zaire'den bildirilmiştir. En son 1994 yılında
Hindistan'da bir salgın saptanmıştır.
Veba
aşısı yalnız vebanın endemik olduğu kırsal kesimlerde alan çalışması
yapacak biyologlar gibi sınırlı sayıdaki kişilere önerilmektedir.
Parenteral uygulanan aşının etkisi sınırlıdır ve üç doz yapıldıktan
sonra gerekli durumlarda altı ayda bir yinelenmesi gerekmektedir. Uzun
süren başağrısı, ateş halsizlik gibi yan etkileri saptanmıştır.
Yolculuk Boyunca Hastalanma Riski
Turistlerin karşılaşabileceği sağlık sorunları; yolculuk sırasında,
gidilen yerde ve ülkeye geri dönüldüğünde olmak üzere üç gruba
ayrılabilir.
Yolculuk Sırasındaki Risk
Yol boyunca karşılaşılabilecek en büyük risk kazalardır. İkinci sırada
yer alan önemli mortalite ve morbidite riski ise kalp hastalıklarıdır.
Çeşitli kalp hastalıkları, karın için operasyonları, kafa travmaları,
beyin cerrahi girişimleri, bazı kan hastalıkları varlığında uçağa binme
sakıncalıdır. (bkz. Uçak Yolculuğuna Uygunluk sayfa 254)
Araç
tutmaları en sık 3-12 yaş çocuklarda, menstruasyondaki ya da gebe
kadınlarda görülmektedir. Sırasıyla en sık gemi, uçak, araba ve trende
görülen bu hastalığın etkilerini azaltmak için aracın ortasında oturmak,
başı çok oynatmamak, tek bir noktaya bakmak ya da gözleri kapamak,
olanak varsa aracı bizzat kullanmak önerilmektedir. Yiyecek ve alkol
alınmaması araç tutma riskini azaltmaktadır. Etkisinin sınırlı olduğu
bildirilmesine karşın meklizin gibi bazı ilaçların yolculuktan yarım
saat önce alınması yararlı olabilir.
Uçak
yolculuklarında karşılaşılan diğer bir sorun da "jet lag" etkisidir.
Özellikle dört saat kuşağını aşan yolculuklardan sonra insan
biyoritmindeki fizyolojik ve biyokimyasal (uyku, barsak hareketleri,
idrara çıkma, melanin düzeyi…) değişiklikler sonucu ortaya çıkan bu
durum, kendini dikkat azalması, uykusuzluk, halsizlik, başağrısı gibi
belirtilerle göstermektedir. Etkiyi azaltabilmek için yolculuktan bir
kaç gün önce gidilecek yerin zaman dilimine uygun davranmak yararlı
olmaktadır. Ulaşılan yerde ise ilk dört gün akşamüstü 3-5 mg melatonin
alınması ve yerel uyku zamanına dek uyanık kalınması (çay, kahve
içilebilir) önerilmektedir.
Yolculuk
sırasında en sık karşılaşılan enfeksiyon hastalığı ise besin
zehirlenmeleridir, ancak tüberküloz gibi daha ciddi hastalıkların da
bulaşabileceği bildirilmiştir.
Gidilen Yerdeki Risk
Gidilen bölgenin coğrafya ve iklim koşulları (yükseklik, nem, sıcaklık),
o bölgedeki endemik enfeksiyonlar, kalınan süre ve mevsim, kişisel
davranışlar, bağışıklık durumu ve yolculuk öncesi alınan koruyucu
önlemler hastalanma riskini etkileyen başlıca etmenlerdir. Kazalar ve
kalp hastalıkları tüm gezi boyunca turist için en büyük riskleri
oluşturmaktadır. Enfeksiyon hastalıkları ise ölüm nedenlerinin oldukça
düşük bir oranından (%1-3) sorumlu olmasına karşın morbidite oranları
açısından önemli bir yer tutmaktadır. Orta ve Uzak Doğu Asya, Afrika ve
Latin Amerika enfeksiyonlar için dünya yüzeyindeki en riskli bölgeler
olarak tanımlanmaktadır (Türkiye, genel olarak düşük riskli bölgeler
arasına girmektedir).
Turist İshali
Turistlerde en fazla görülen hastalıktır. Hastalığın görülme oranı; Batı
Avrupa ve Kuzey Amerika'ya gidenlerde %10'dan az, Güney Avrupa (Türkiye
dahil) ve uzak doğu adalarında %10-30 ve dünyanın geri kalanında %30'dan
çoktur. Gelişmiş ülkelerden gelenler, son altı ayda tropikal ülkelere
yolculuk yapmamışlar, kronik barsak hastalığı, aklorhidrisi ya da immün
yetmezliği olanlar, altı yaşından küçük çocuklar ve genç erişkinler daha
çok hastalanmaktadırlar. İshal özellikle gezinin ilk iki haftasında
(%25-90) ortaya çıkmakta ve tedavisiz yaklaşık dört günde (1-30 gün)
düzelmektedir. Hastalığın ana kaynağı iyi yıkanmamış ya da kirli suyla
yıkanmış yiyecekler, açıkta satılan yiyecek ve içecekler, içeceklere
konan buzlar ve kirli sularda yüzmedir. Sırasıyla en sık Escherichia
coli (ETEC, EPEC,EIEC,EAgEC) (%10), shigella (% 5-15), ve salmonella (%
5), parazitler (Entamoeba histolytica, Giardia lamblia, crypyosporidium)
(<% 2) ve çok seyrek olarak viruslarishalden sorumludurlar.
Campylobacter'e bağlı ishal ise daha kuru ve soğuk aylarda
gözlenmektedir. Korunma ve tedavide bizmut subsalisilat,
trimetoprim/sulfametoksazol ve kinolonlar önerilmekle birlikte artan
ilaç direnci tüm dünyada sorun olmaktadır.
"Turist
ishalinde altın kural: yıka, soy, kaynat… ya da unut." dur.
Sıtma
Turistlerin karşılaştığı enfeksiyon hastalıkları içinde en ön sıralarda
yer almaktadır. Kemoprofilaksi yapılmadan Afrikaya giden turistlerde P.
falciparum enfeksiyonu oranı % 90 lara çıkmakta iken Asya ve Güney
Amerika'nın endemik alanlarında P. vivax sık görülmektedir. Sıtma
parazitleri, klorokin ve meflokine dirençlerini giderek artırmakla
birlikte endemik alanlardaki çoğu büyük kentlerde, 1800 metreden yüksek
bölgelerde ve çöllerde bulunmazlar. Bu nedenle gerekli durumlarda
kemoprofilaksiye başlamak (yolculuktan bir hafta önce başlanıp dönüşten
dört hafta sonraya dek) ve de gereksiz yere ve uygun olmayan ilaç
kullanımından kaçınmak gerekmektedir.
Banyo
ve Yüzme
Ilık ve durgun sular enfeksiyon hastalıkları açısından oldukça
tehlikelidir. Şistosomiyazis gibi parazitozların ya da dış kulak yolu ve
deri enfeksiyonları gibi hastalıkların gelişme riski bulunmaktadır.
Köpeklerin dolaştığı plajlarda larva migrans enfeksiyonuna karşı, havlu
kullanmak ya da denizin yıkadığı ıslak zeminde yatmak önerilmektedir.
Suların diğer bir tehlikeli yönü de tek başına ıssız alanlarda
yüzmektir.
Ülkeye dönüşteki risk
Yolculuk sürelerinin giderek kısalması nedeniyle turistler, gittikleri
ülkeden aldıkları bir enfeksiyonu daha kendileri bile hastalanmadan
ülkelerine getirebilmektedirler. Bu ise o ülkede artık görülmeyen ya da
az görülen hastalıkların yeniden ortaya çıkmasına neden olabilmektedir
(veba, kolera, sarı humma, klorokine dirençli sıtma, menenjit…).
Ülkelerine geri dönenlerde yapılan çalışmalarda, başta salmonellozis
olmak üzere en sık besin-su kaynaklı enfeksiyonlar (% 87) saptanmıştır.
Barsak parazitleri açısından, geri dönenlerde dışkı mikroskopisi ve
kanda eozinofili bakılması önerilmektedir. Ateş yakınması ile dönenlerde
(özellikle tropikal bölgelerden) sıtma kesinlikle araştırılmalıdır.
Sıtmanın en çok uçakla yolculuk edenler ve onların bavulları ile
taşındığı bildirilmektedir. Dönüşte ortaya çıkan diğer başlıca
enfeksiyonlar ise; solunumla ya da cinsel yolla bulaşan hastalıklar,
deri hastalıkları, menenjit ve kızamıktır.
Kaynak:
http://www.tr.net/saglik/genel_saglik_seyahat_asi.shtml
SEYAHATLERDE KARŞILAŞILAN EN ÖNEMLİ HASTALIK: İSHAL...
Birçok önemli bulaşıcı hastalık (ör. bruselloz,
kolera, kriptosporidiyoz, giardiyaz, hepatit A ve E, lejyoner hastalığı,
leptospiroz, listeryoz, skistosomiyaz ve tifo) mikroplu yemekler ve
sudan geçer.
Yolcu ishali,
yolcuların en çok karşılaştığı sağlık problemidir ve riskli yerlere
giden yolcuların yaklaşık %80'ini etkiler. Yolcu ishali birincil olarak
mikroplu yemek, içecek ve sudan geçer.
Daha hassas insan gruplarında bu olay daha
önemlidir. Bebekler ve küçük çocuklar, yaşlılar, hamile kadınlar ve
bağışıklık sistemi güçsüz kişiler; mikroplu içecekler ve yiyecekler ve
güvenli olmayan yüzme mekanlarından kaçınmak için sıkı tedbirler
almalıdırlar.
Yolcular:
Mikroplu olma
olasılığı bulunan yemek ve içecekleri tüketmekten kaçınmalı;
Mikroplu olma
olasılığı bulunan yüzme mekanlarına gitmekten kaçınmalı;
İshali nasıl
tedavi edeceklerini bilmeli; ve
Oral
rehidrasyon tuzları ve su dezenfekte eden ajanları taşımalıdır.
Güvenli
Olmayan Yiyecek ve İçeceklerden Sakınmak İçin Önlemler
Birkaç saattir
oda sıcaklığında bulunan pişmiş yiyecekleri yemeyiniz.
Sadece tamamen
pişmiş olan ve hala sıcak olan yemekleri yiyiniz.
Pişmemiş
yiyeceklerin yanı sıra soyulan ve kabuklu sebze ve meyvelerin ve yüzeyi
zarara uğramış meyveleri de yemekten kaçınınız.
Çiğ ve az
pişmiş yumurta içeren yemek kaplarından uzak durunuz.
Sokak
satıcılarından yemek almaktan kaçınınız.
Sokak
satıcıları gibi güvenilir olmayan yerlerden dondurma almayınız.
Bazı
ülkelerdeki balık ve kabuklularda zehirli toksinler bulunabilir, o
bölgedeki yerlerden tavsiyeler alınız.
Pastörize
olmayan (çiğ ) sütleri içmeden önce kaynatınız.
Güvenliğinden
şüpheli olduğunuz içme sularını kaynatınız; kaynatmak mümkün değilse,
onaylı ve iyi bakımlı bir filtre ve/veya bir dezenfektan ajan
kullanılabilir.
Güvenli bir
sudan olmayan buzları kullanmayınız.
Güvenli
olmayan su ile dişlerinizi fırçalamayınız.
Şişedeki veya
paketteki soğuk içecekler, kapalı olduğu müddetçe güvenlidir; sıcak
içecekler de genellikle güvenlidir.
İshal
Tedavisi
Birçok ishal
atağı kendi kendini sınırlandırır ve birkaç günde geçer. Özellikle
çocukların vücutlarının susuz kalmaması çok önemlidir.
İshal başlar
başlamaz daha çok sıvı tüketiniz (örneğin şişede, kaynatılmış veya
ilaçlı su ya da açık çay). Eğer ishal birkaç günden fazla sürerse, oral
rehidrasyon tuzu (ORS) solüsyonu alınmalı ve normal gıda tüketimi devam
etmelidir.
İçilecek ORS Solüsyonu Miktarı
2 yaş
altındaki bebekler: Her sulu dışkıdan sonra ¼ - ½ fincan (50-100 ml)
2-10 yaş arası
çocuklar: Her sulu dışkıdan sonra ½ - 1 fincan (100-200 ml)
Daha büyük
çocuklar ve yetişkinler: Sınırsız miktarda
Eğer ORS solüsyonu mevcut değilse; 6 çay kaşığı
şeker ve 1 çay kaşığı tuzu 1 litre içme suyuna ekleyiniz ve bu karışımı
yukarıda belirtilen oranlar doğrultusunda kullanınız (bir çay kaşığı 5
ml hacmindedir).
Eğer ishal 3 günden fazla sürerse ve/veya çok sık
olarak tuvalete çıkılıyorsa, dışkı kanlıysa, tekrarlayan kusma ve ateş
varsa tıbbi yardım alınmalıdır.
Loperamit gibi ishal önleyici ilaçlar genel
kullanım için pek önerilmemektedir ancak istisnai durumlarda, sıvı da
alınması şartıyla sadece erişkinler tarafından semptomatik rahatlama
amacıyla hekim önerisi ile kullanılabilir. İshal önleyici ilaçlar
kesinlikle çocukları tedavi etmek için kullanılmamalıdır.