Can Aktan'la  SUDAN'a Yolculuk  
     
 

SUDAN: Kızıldeniz'de bir inci

Afrika kıtasındaki en geniş yüzölçümüne sahip ülke olarak Sudan, kuzeyde Mısır ile komşudur. Ayrıca 9 adet Afrika ülkesi ile de sınır paylaşmaktadır. Bu ülkeler arasında Eritre, Kenya, Etiyopya ve Libya bulunur. Bu kadar büyük olmasına rağmen Kızıldeniz'e kıyısı diğer denize komşu ülkelere oranla daha azdır. Kuzey komşusu olan Mısır ve güney komşusu olan Eritre'nin Sudan'a kıyasla daha uzun kıyıları vardır. Sudan sadece 650 km'lik bir sahile sahiptir ama bu Sudan'in Kızıldeniz'in incisi olma ünvanını elinden almamaktadır.

Sudan nüfusu 300 değişik kabile ve etnik gruba ayrılmıştır. %70'i müslüman, %5'i Hiristiyan, geri kalanı animist (bütün varlıkların ve evrenin bir ruh taşıdığına inanan doktrin) ve geleneksel dini inançları benimsemiş bir gruptur. Dalıcıların büyük çoğunlukla ziyaret ettikleri kuzeydoğu bölümü tümüyle Müslümandır. Dinleri ve etnik grupları ne olursa olsun tüm Sudanlılar, misafileri yüzlerinden hiç eksik etmedikleri kocaman bir gülümseme ile karşılarlar.

Halk aç ve perişan

Sudan yönetimi uzun süre güneyde ayrılıkçı Hıristiyan ve anemistlerle savaştı. Ülkenin kalkınması ve refahın arttırılması sağlanamadı. Açlık ve sefalet sürekli Sudan'ın sorunu haline dönüştü.

Bu benim Afrika'ya ikinci gidişim. Akdeniz'e kıyısı bulunan ülke benim için ister Avrupa'da, ister Asya'da veya ister Afrika'da olsun; kendi kıtasına ait görme yerine onu Akdenizli olarak görmekteyim. Nedense Kuzey Afrika'yı Afrika kıtasına ait görme alışkanlığım yok. Yıllar önce seyrettiğim bir filmin etki alanında Sudan'a gidiyorum. Bir İngiliz filmiydi. Hartum'un kuşatılması ve düşüşünü anlatmaktaydı. İngiliz Generali Charles George Gordon'un komutasındaki bir Mısır birliğinin koruduğu Sudan'ın başkenti Hartum'un, Muhammed Ahmed el-Mehdi'ye bağlı güçlerce kuşatılması (13 Mart 1883-26 Ocak 1885), kentin düşmesi ve Gordon Paşa'yla birlikte bütün garnizonun kılıçtan geçirilmesini anlatıyordu. Bir ikindi güneşinin Hartum üzerinde olduğu bir anda geleneksel Sudan kıyafetleri içinde atlı savaşçılarıyla şehre girmekteydi El-Mehdi. Bizim ziyaretimizin iki boyutu bulunmakta. Önce Batı Sudan'a (Darfur'a) gidecek, yerli halkla göçmenler arasında yaşanan çatışmaların sonucunda mülteci konumuna düşen yerli halka hükümetimizin ve milletimizin işbirliğiyle toplanmış yardımları götürüp, oradan da Hartum'a geçip; Sudanlı Parlamento ve hükümet yetkilileriyle görüşeceğiz. Seyahatimizin start yeri Ankara'da ki askeri Akıncı hava üssüydü. İki C-130 kargo uçağı yardım malzemelerini taşıyacak. Sabaha doğru Akıncı hava üssünden kalkıyoruz. Seyahat süremiz 8-9 saat. Antalya havaalanına inip ikmal yapacağız. Oradan İskenderiye, Kahire ve Nil vadisi üzerinden geçerek; öğleden sonra Nyala'ya ulaşmış olacağız Sabahın ilk ışıklarıyla İskenderiye'nin üzerindeyiz. Nil nehrinin deltasında ve Süveyş Kanalı'nın iki yakasında kurulu bir şehir. Afrika'nın Kuzeydoğu ucunu Akdeniz'e bağlayan ve Nil'in, Akdeniz'deki ev sahibi. Belkide Nil vasıtasıyla Hartum'u ve Kahire'yi Akdeniz'e taşıyor. Sabah 11 sularında Kahire'nin üzerinden; güneybatıya yönelerek Nil vadisine yöneliyoruz.

'Çöl sadık ve saftır'

Çöl üzerine birçok yazı bulunmakta. Çölde yaşayanlar çölü: 'sadık ve saf' olarak tanımlarlar. Bir zaman sonra Nil vadisini terk ediyor ve güneybatıya yöneliyoruz. Nil ve etrafındaki bereketli sahalar geride kalıyor.

Her taraf çöl. Ömer Muhtar, Emir Abdülkadir, Osman don Fodyo, Muhammed Ahmed el-Mehdi ve Kral Faisal aklıma takılıyor. Bir de İngiliz Lavrance ve çöl tilkisi Nazi generali Romel. Kral Faisal'in çölde Henri Kisinger'le yaptığı konuşmayı alıntılamalıyım. 1971'de ambargonun kaldırılması için ABD Dışişleri eski Bakanı Henri Kisinger Suudi Arabistan eski kralı Faisal'i ziyaret etmek ister. Kral Faisal çöle çekilmiştir. Kisinger ziyareti sonuçlandırmak için bir kısmını otomobille, geri kalanını deve sırtında seyahat ederek çölde Faisal'ın çadırına ulaşır. Çadırda kendisine soğuk bir ayran ikram edilir ve ardından görüşmeler başlar.

Sudan'ın övüncü: NİL

Hartum, Mavi ve Beyaz Nil'in kenarında kurulduğu için, gece ışıkları koca bir hilali andırıyor. Nil, Mısır'ın yanısıra Sudan'a da can veriyor. Sudanlılar için Nil'in kendi topraklarında doğmuş olması büyük bir övünç kaynağı.

Nyala'dan ayrılıp, Muhammed Ahmed el-Mehdi ve Gordon Paşa'nın Hartum'una yolculuk başlıyor. Arapça El-Hartum olarak adlandırılmakta. Akşamın ilerleyen saatlerinde Hartum semasındayız. Şehir, Mavi ve Beyaz Nil'in kenarında kurulduğu için, gece ışıkları kocaman bir hilali andırıyor. Şehir konusunda Hartum Büyükelçimiz Ali Yakıtal bizleri bilgilendiriyor. Şehrin güney bölgesinde, Güney Sudan'daki çatışmalar sonucu gelenlerin oluşturduğu gecekondular bulunuyor. Havaalanına iniyoruz. Karşılama merasiminin ardından elçiliğimizin ikametgahına geçiyoruz. Elçimizin eşinin onurumuza verdiği akşam yemeğine davetliyiz. (Buraya kadar olan yolculuğumuz esnasında yanımızda getirdiğimiz balık ve barbunya konservelerini yedik.) Yemek anına kadar olan zamanımızı Mavi Nil'in kenarında geçirdik. Mevsim yağmurları yağdığı zaman Nil'in su seviyesi yükseliyor.

Sudan'ın övünç kaynağı

Nil, Mısır'a can verdiği kadar Sudan'a da can veriyor. Sudanlılar için Nil'in kendi topraklarında doğmuş olması övünç kaynağı. Akşam yemekte Nil'den avlanmış balık var. Elçilik ikametgahının iki üç konut ilerisinde Sudan'ın en önemli siyaset adamı Hasan el Turabi göz hapsinde. Evinin dışında güvenlik görevlileri var. Yemek sonrası konaklamak için otele gidiyoruz. Şehri keşfetme heyecanımızı ertesi güne saklıyoruz. Galiba yaşlandım. Ben hangi şehre hangi zamanda girersem gireyim; onu keşfetmek için zaman geçirmeden şehrin sokaklarında kaybolurcasına dolaşmaya çıkarım. Eğer bir şehirde kaybolmuyorsanız o şehri keşfedemezsiniz. Hartum'da kaybolmaya fırsat olur mu, bilmiyorum. Sabahleyin resmi görüşmeler var. Görüşme araları şehri gezeceğiz.

Arap nüfus azalmış

Başkent Hartum, Sudan'ın orta kesiminde kabaca üçgen biçiminde. 2 milyon 500 bine yaklaşan bir nüfusa sahip. Hartum Bahri ve Omdurman'ın oluşturduğu üç bitişik şehirden oluşuyor. Merkez Mavi ve Beyaz Nil ırmaklarının birleştiği noktanın hemen güneyinde yer alıyor. Hartum Bahri (Kuzey Hartum) ve Omdurman kardeş kentleriyle köprü bağlantıları var; üçü birlikte Sudan'ın en büyük bitişik kentler kümesini oluşturuyor. Mısır'a, Port Sudan'a ve el-Ubeyyiz'e demir yollarıyla bağlı olan Hartum, Mavi ve Beyaz Nil üzerindeki su yolu trafiğiyle ve uluslararası havaalanıyla önemli bir ticaret ve ulaşım merkezi. Çoğunluk Arapça konuşmakla birlikte öteki illerden ve Batı Afrika'dan çok göç aldığından üç bitişik kent içinde Arap nüfusun en az olduğu kent. Erken kalkıp görüşmelere başlıyoruz. Önce Sudan Parlamentosu, ardından şehri dolaşıyoruz. İki yanı ağaçlı geniş caddeleri boyunca uzanan başlıca yapıları arasında saray, parlamento, Sudan Ulusal Müzesi, Hartum Üniversitesi (eski Gordon Memorial College-1902 veya Kahire Üniversitesi'nin Hartum Bölümü- 1955) sayılabilir.

Camiler ve kiliseler içiçe

Hartum'da birçok caminin, Rum Ortodoks ve Maruni kiliselerinin yanında Katolik, Anglikan ve Kıptî katedralleri var. Sokaklar genelde toprak, iki büyük caddede asfalt var. Mavi Nil'in üzerinde Çinli firma tarafından yapılan uzunca bir köprü bulunuyor. En modern alış veriş merkezi de bir Türk şirketine ait (Asfa). Caddelerde ve sokak aralarında bol miktarda seyyar çaycılar görünüyor. Çay satıcıları genelde kadınlar. Çay bardaklarını temizlemek için iki teneke kutu kullanılıyor, biri yıkamak, biri durulamak için. Hasır iskemleler üzerinde oturup çay içen insanlar. Evlerin dış cepheleri genelde duvar örülü ve görüş alanının dışında. Kapı önlerinde oturan insanlar. Cuma günleri tam bir şölen. Bütün tasavvufi grupların toplantıları yapılıyor. Caddeler, sokaklar ilahilerle şenleniyor. El-Mehdi'nin, Gordon Paşa' dan geri aldığı Hartum bu muydu veya hafızamda muhafaza ettiğim Hartum'la karşılaştım mı? Bilmiyorum...

Mehdi ile Gordon'un Hartum mücadelesi

İngiliz generali Charles George Gordon'un komutasındaki bir Mısır birliğinin koruduğu Sudan'ın başkenti Hartum'un, Muhammed Ahmed el-Mehdi'ye bağlı güçlerce kuşatılması (13 Mart 1883-26 Ocak 1885), kentin düşmesi ve Gordon'la birlikte bütün garnizonun kılıçtan geçirilmesi İngiliz kamuoyunun tepkisine yol açmış, Lord Sainsbury başkanlığındaki hükümetin gerekli yardımı göndermemekle suçlanmasına neden olmuştur. İngiltere, Mısır Hidivi İsmail Paşa'yı destekleyen başlıca Avrupa ülkesiydi, ama özellikle 1881'de Mehdi'nin başlattığı ayaklanmadan sonra, Mısır yönetimi altındaki Sudan'ın içişlerine karışmama politikasını benimsedi. 1884 başlarında Mehdi'nin bir dizi zafer kazanması üzerine ise Mısır Hidivi'nin General Gordon'u Sudan askeri valiliğine atamasını isteksiz de olsa kabul etti. 18 Şubat 1884'te Hartum'a ulaşan Gordon, Mehdi'nin kenti kuşatmasından önce kadın, çocuk, hasta ve yaralı 2 bin kişiyi kentten çıkartmayı başardı. Kuşatma 13 Mart'ta başladı. İngiliz hükümeti daha kuşatmanın başında Gordon'un bütün yardım isteklerini geri çevirdi. Gordon da kenti boşaltmayı ya da geri çekilmeyi kesinlikle reddetti. Sonunda hükümet, Kraliçe Victoria'nın uyarıları ve İngiliz kamuoyunun baskısı karşısında General Garnet Joseph Wolseley komutasındaki bir destek birliğini Gordon'a yardım için Hartum'a, yollamaya karar verdi. Ekim 1884'te Vadi Halfa'dan yola çıkan bu birliğin kazandığı iki büyük zafer karşısında Mehdi kuşatmayı kaldırmayı düşündü. Ama İngilizlerin Hartum'a ulaşması gecikince, son bir saldırıya geçti ve Nil'in sularının alçalmasından yararlanarak kente girmeyi başardı. Ardından, Gordon'la birlikte bütün garnizonu kılıçtan geçirdi. 1898'de bir kez daha işgal edilen Hartum, askeri vali Lord Kitchener tarafından yeniden inşa edildi ve bağımsız cumhuriyetin başkenti olduğu 1956'ya değin Sudan'daki İngiliz-Mısır yönetiminin merkezi olarak kaldı.

Sudan'ı Cancevid korucular koruyor

"Silahlı süvari" anlamına gelen Cancevid, hükümet yanlısı Arap kabilelerinden seçilen savaşçılara deniyor. Çoğunlukla göçmen olan Mahaliye, Celul, Te'ayişe, Hebbaniye, Beni Hülbe, Zureygat, Mesiri ve Ma'alya kabilelerinden seçilen ve sayılarının birkaç bin olduğu tahmin edilen milisler öteden beri bölgede kabilevi çıkarların yanısıra, merkezi hükümetin otorite kurmasına yardımcı olmaktaydı. Liderliğini Mahaliye kabilesinin lideri Musa Hilal yapıyor. Koruculuk sistemine benzeyen bu sistemde merkezi hükümetin ulaşamadığı noktalarda Cancevidler özellikle güneydeki Hıristiyan ayrılıkçılara karşı kullanılmış. Ancak milislerin her hareketi kontrol edilemediğinden, bu grupların kırsal bölgelerdeki başı bozuk eylemleri sebebiyle hükümet büyük bir zan ve töhmet altında kalıyor. Ayrılıkçıların yanısıra bunların bulunduğu bölgelerdeki kasaba ve köylere de saldıran Cancevidlerin binlerce sivil insana zarar verdiği biliniyor.

Sorun su ve meralarda

Etnik sebeplerin yanısıra Cancevidlerin Afrikalı kabilelere saldırısında bir diğer sebep, göçmenlerin yararlandığı meraların ve su kaynaklarının giderek azalması. Zira Cancevidlerin mensup olduğu kabileler büyük oranda çobanlıkla geçimlerini sağlamakta ve azalan imkanlar, onların ayrılıkçı Afrika kabilelerinin elindeki kaynaklara yönelmelerinde teşvik edici olmaktadır. Hükümet her ne kadar Afrika yerlilerine karşı savaşan Cancevid milislerini "hırsız ve haydutlar" olarak nitelendirse de, bu Arap kabilelerin Hartum'dan destek aldığına kuşku yok. Arap kabilelerden toplanan savaşçılardan oluşturulan bu milislerin doğrudan doğruya Sudan Devlet Başkanı Yardımcısı Ali Osman Muhammed Taha'dan direktif aldığı ileri sürülüyor. Sudan'a yakın kaynakların belirttiği gibi, Sudan hükümetinin bölgede 90 bin kişilik ordu birliklerinin söz konusu güvenlik probleminde yetersiz kalması, Darfur yerlilerinden oluşan milis güçlerinin oluşturulmasını zorunlu kılmıştır.

Yazan: Aydın Kışınbay

http://www.yenisafak.com.tr/diziler/darfur/index.html

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 © COPYRIGHT 2008, ALL RIGHTS RESERVED CANAKTAN.ORG