Can Aktan'la  ÖZBEKİSTAN'a Yolculuk  
     
 

ÖZBEKİSTAN -Maveraünnehir-

Özbek tarihinin başlangıcı hakkında çok az şey bilinmektedir. 13-17. yüzyıl arasındaki tarihî kaynaklarda, Deşt-i Kıpçak’ın doğu kısmında yaşayan Türkî kabileler genel bir adla “Özbekler”, yurt ise “Özbek Ulusu” şeklinde zikredilmektedir. Deşt-i Kıpçak kabilelerinin büyük bir kısmı Altın Orda hükümdarı Özbek Han (1312-1341) zamanında İslâm dinini kabul etmişlerdir. Altın Orda devleti kurulduğunda, Şibakan veya Şeyban’ın payına (Cengiz’in torunu) bugünkü kuzey Kazakistan ve Rusya tarafındaki topraklar düşmüştü. Şeybanî kabilelerinin en büyüğü Özbek Hanlığı idi.

Özbekler 15. yüzyılın ortalarında güney-doğuya doğru ilerleyerek Sırderya nehrine ulaşmışlar ve burada yerleşik Türkî kabilelerle karışmışlardır. Cengiz soyundan gelen Ebulhayr Han (1412-1468) zamanında Kıpçak dil grubuna dahil olan kabileler ikiye bölünmüştür. Bunlardan bir kısmı (Kazaklar), kabileler konfederasyonuna katılmayı reddetmişler ve Kazakistan bozkırlarında göçebe olarak yaşmayı tercih etmişlerdir. “Özbek” adını almış olan diğer grup ise, Maveraünnehr’i ele geçirmiştir. Ebulhayr Han’ın torunu Şeybanî Han 1500 yılında Semerkand’ı alarak Orta Asya’da büyük bir güç oluşturmuştur.

Bütün Maveraünnehr toprakları 1510 yılına gelindiğinde Özbeklerin eline geçmiştir. Şeybani hanlarının en büyüğü II. Abdullah Han olup, 1539’dan 1598’e kadar hüküm sürmüştür. Buhara’nın en güzel mimari eserlerinden bazıları onun devrinde inşa edilmiştir. Daha sonra İpek Yolu önemini kaybetmeye başlamış, Şeybanî Devleti, hanedana uzaktan akraba olan Astrahanîlerin eline geçmiştir. Nadir Şah’ın 1740’ta Buhara ve Hive’yi mağlup etmesinden sonra, bir süre için, Harezm ve Asrahanî toprakları İranlıların eline geçmiştir. Astrahanî yönetimi, Buhara emirlerinin ilki olan Masum Şah Murad tarafından 1785’te ele geçirilmiştir.

TAŞKENT

Özbekistan’ın başşehri. İki milyonu aşkın bir nüfûsa sâhiptir. Çirçik Vâdisinde, 450-480 m yükseklikte kuruludur. Çirçik Nehrine bağlı bir çok kanal şehrin içinden geçer. Târihte Çaç, Çaçkent, Şaşkent ve Binkent gibi çeşitli isimlerle anılmıştır. Kuruluşunun mîlâttan önce olduğu rivâyet edilmektedir.

Batı-Doğu arasındaki kervan yolları üzerinde önemli bir ticâret ve el sanatları merkezi olmuştur. Sekizinci yüzyıl başlarında Araplar tarafından fethedildi. On üçüncü yüzyıl başlarında Moğolların eline geçinceye kadar Müslümanlar tarafından idâre edildi. Bir süre Tîmûrlular ve Şeybânîler tarafından idâre edildikten sonra bağımsızlık kazandı.
1809’da Hokand Hanlığı tarafından ilhak edildi. 1865’te Rusların eline geçti. Ruslar zamânında 70.000 nüfuslu, surlarla çevrili bir ticâret merkeziydi. 1867’de yeni Türkistan vâliliğinin idâre merkezi yapılmasından sonra eski şehrin yanında modern bir şehir gelişti.

16. Yüzyılda yaptırılmış Mescid ve Kaffal Şaşı Türbesi ve Cuma Camii kalıntıları. Timur Han dönemi eserlerin sergilendiği Emîr Timur Müzesi, 19. yüzyıl sanat eserlerinin görülebileceği Uygulamalı Sanatlar Müzesi ve bir müze görünümündeki Taşkent Metro İstasyonları. Diğer ziyaret edilecek târihî yerler; Barakhan Medresesi, Kökeltaş Medresesi, Özbekistan Diyanet İşleri Başkanlığındaki Hz. Osman Mushaf'ı nüshası, Ali Şir Nevai Müzesi, Taşkent Metrosu, Emîr Timur Meydanı, İstiklâl Meydanı ve Halklar Dostluğu Meydanı’dır.

BUHARA

 Özbekistan Cumhûriyeti sınırları içinde bulunan târihî bir şehir. Zerefşan Irmağının aşağı havzasındaki büyük vahâda yer alan Buhâra şehrinin denizden yüksekliği 220 metredir. Kara ikliminin tesirinde olup kışlar soğuk, yazlar ise çok sıcak geçer.

Mâmûr olduğu devirlerde belli başlı ilim merkezlerinden biri olan Buhâra’da yetişen binlerce âlimden bâzıları şunlardır: İmâm-ı Buhârî, Hakîm Tirmizî, Muhammed bin Selâm el-Bîkendî, Abdullah bin Muhammed el-Müsnedî, Muhammed bin Yûsüf el-Bîkendî, İbrâhim bin el-Eş’as, İmâm-ı Muhammed Şeybânî, Yûsüf-i Hemedânî, Abdülhâlık-ı Goncdüvânî, Şâh-ı Nakşibend Behâeddîn Muhammed bin Muhammed Buhârî, Hâce Muhammed Pârisâ, Seyyid Emîr Külâl, Mahmûd Buhârî.

Buhârâ, verimli ve bereketli bir arâziye sâhipti. Ticârî faaliyetler çok gelişmişti. Müslümanlar Buhârâ’yı fethettikten sonra, pekçok câmi, medrese ve kütüphâne gibi mîmârî eserler yaptılar. Yuvarlak tuğla pâyeler üzerine sivri kemerli ve kubbeli bir yapı olan ve zamanımıza kadar ulaşan Hazer Degaron Câmii, Karahanlılar tarafından yaptırılmıştır. Her kubbenin etrâfı tonozlarla çevrili olan câmi, 1121 senesinde yapılmıştır. Kuli Hâtun ve Hakîm Tirmizî türbeleri de zamanımıza kadar ulaşan eski eserler arasındadır.

Ayrıca Uluğ Bey tarafından yaptırılan Uluğ Bey Medresesi, on beşinci asır mîmârîsinin güzel bir örneğidir. 1536 senesinde yapılan Mîr Arab Medresesi ile 1652 senesinde yapılan Abdülazîz Han Medresesi, on altıncı asır mîmârîsini çok güzel temsil eder. Buhârâ’da son medrese, 1807 senesinde Niyâzi Kul tarafından yaptırılan Dört Kuleli Medresedir.

SEMERKANT

 Özbekistan’da Semerkand idârî biriminin merkezi olan şehir. Nüfûsu 600.000 civârındadır. Orta Asya’nın en eski şehirlerinden biridir. Moğol istilâsına karşı verilen mücâdelelerin ardından 1365’te Timur Hanın kurduğu imparatorluğun başşehri oldu. Bibi Hanım Câmii ve külliyesi gibi pekçok kıymetli eser yaptıran Timur Han şehri Orta Asya’nın en mühim ekonomik ve kültürel merkezi hâline getirdi.

Semerkant hatırası

Şah-ı Zinde Külliyesi : Çeşitli yüzyıllarda yapılmış yirmi kadar cami, türbe ve medreseden oluşmaktadır. Peygamber efendimizin yakınlarından, amcaoğlu Kusam bin Abbas'ın kabri de burada bulunmaktadır.

Gur-i Emir anıt kabri : Özbek Türkleri, Timur Han’ın türbesine 'Gur-ı Emir' diyorlar. Semerkant’ın her tarafından görülebilen türbe karakteristik mimari yapısıyla bir şaheser. Bu türbede Timur Han, Uluğbey, Timur Han’ın hocasının oğulları ve torunları yatmaktadır.

Uluğbey Rasathanesi: Uluğ Bey (M.1393-1449), Timur Han’ın torunu, Şahruh'un oğludur. Çağının öğretim geleneklerine uyarak önce din bilgilerini, sonra mantık ve Astronomi konularını öğrendi. 1409'da babasının yardımıyla Semerkant hükümdarı oldu. Çağının ünlü bilginlerini saraya toplayan Uluğ Bey, astronomi, ve matematik alanındaki çalışmalarıyla ün kazandı. Yıldızların ve ayın hareketlerini gösteren tablolar düzenledi. Yaptığı zayiçe kendisinden sonra gelenlerin başvurduğu ana kaynaklardan biri oldu. Zic-i Uluğ Bey (Uluğ Bey Zayiçesi ) adlı eseri batı dillerine çevrildi.

Registan Meydanı: Burada üç medrese var: Uluğbey medresesi, Şirdar medresesi, Tilla Kari medresesi ve camii.

Bibi Hanım Medresesi ve Camii, Ruh Abad Medresesi ve Nadir Divan Begi Medresesi de Semerkant’daki diğer meşhur târihi eserler.

KAYNAK: Faruk Uysal, Özbekistan Ülke Raporu, TİKA.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Buhara hatırası

 

 

İBüyük İpek Yolu'nda bulunmak inanılmaz bir duygu...

Büyük gezginler İbni Battuta ve Marco Polo'nun asırlar önce gezdiği topraklarda olmak muhteşem...

 

Buhara'da ünlü Hazer Degaron Câmii önünde..

 

Buhara'da havuz etrafındaki restaurant'da...  Özbek pilavını denemeden olmaz!...

 

 

 

Özbekistan yerel kıyafetleriyle...

 

Özbekistan yerel kıyafetleriyle...

 

 

Timur Han anıtı önünde

 

Buhara'da Nasreddin Hoca heykeli önünde.

Özbek Abror Juraev kardeşimiz ile Buhara'yı gezdik...

 © COPYRIGHT 2008, ALL RIGHTS RESERVED CANAKTAN.ORG