Can Aktan'la FİLİSTİN'e Yolculuk |
FİLİSTİN HAKKINDA
Ramallah
Ramallah'ta şehir meydanında aslanlı heykeller...
Coğrafi Konum
10.435 km2’lik yüzölçümüne sahip olan Filistin, Akdeniz’in doğusunda, Ürdün’ün batısında ve Lübnan’ın güneyinde yer almaktadır. En önemli akarsuları Şeria nehri olarak da adlandırılan Ürdün nehri ile Yermük nehridir. İsrail işgali altındaki Filistin topraklarıyla Ürdün toprakları arasında sınır oluşturan Ürdün ırmağının doğusu Doğu Yaka, batısı Batı Yaka (Batı Şeria) olarak adlandırılır. Her iki yaka da tarıma elverişli düzlüklerden oluşmaktadır. Ürdün ırmağı, batısı işgal altında, doğusu Ürdün’ün elinde olan Lut gölüne akar. Ölü Deniz olarak da adlandırılan Lut Gölü tuz ve fosfat bakımından zengindir.
Sosyal Yapı ve Filistin Kimliği
Batı Şeria ve Gazze bölgelerinden oluşan Filistin’de sosyal yapı birbirinden kısmen farklıdır. Batı Şeria’da toplumun etnik olarak %83’ünü Filistinli Araplar oluştururken, geri kalan %17’lik oranı Yahudi nüfus teşkil etmektedir. Dini açıdan nüfusun %75’i Müslüman, %17’si Yahudi ve %8’i de Hıristiyan ve diğer din mensuplarından oluşmaktadır. Dil açısından bakıldığında ise, etnik yapıya uygun olarak Filistinli Arapların tamamına yakını Arapça, Yahudiler İbranice ve İngilizce konuşmaktadır.
Yahudi işgalinden kısmen korunmuş olan Gazze Şeridi’nde ise nüfusun % 99.4’ünü Araplar, % 0.6’sını ise Yahudiler oluşturmaktadır. Bölgede yaşayan halkın %98.7’si Müslüman, %0.7’si Hıristiyan ve %0.6’sı ise Yahudi’dir.
Filistin topraklarında (Batı Şeria ve Gazze) nüfusun %90’dan fazlasını Filistinli Müslüman ve Hıristiyan Araplar oluşturur. Yahudi sayısı ise, sonradan bölgeye gelen yerleşimcilerle birlikte %10’a yükselmiştir. Filistinli Arap nüfus içinde Hıristiyan olanların oranı %5’tir. Farklı dini gruplar arasındaki ilişkiler Yahudilerin Filistin topraklarına göç etmeye başladığı zamandan bu yana son derece gergindir. Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’te sayıları gittikçe artan yerleşimciler, yarım yüzyıldan daha uzun zamandır çok zor koşullarda yaşayan Filistinli mülteciler, Kudüs sorunu ve ekonomik kaynakların adaletsiz paylaşımı gibi pek çok sorun ilişkilerin giderek bozulmasına neden olmuştur.
Tüm bu problem alanlarının içinde farklı dini grupların her birinin en çok hassasiyet gösterdiği sorun Kudüs’tür. Üç büyük semavi din için de büyük önem taşıyan Kudüs şehri, MÖ 2000’li yılların başında Hz. Davud’un İbrani kabilelerinin yaşadıkları bölgenin ortasında bulunan bu şehri krallığına başkent yapmasıyla tarih sahnesine çıkmıştır. Yahudi inancına göre, Hz. İbrahim’in oğlu İshak’ı Allah için kurban etmeye giriştiği (Yahudi inancına göre Hz. İbrahim’in meşru oğlu İshak’tır. Hz. İsmail onlara göre Hz. İbrahim’in gayri meşru oğludur. İslam inancına göre ise Allah adına kurban edilmek istenen kişi Hz. İsmail’dir) Moraih Tepesinde Hz. Süleyman’ın ilk mabedi yapmış olması, şehrin önemini artırmıştır. M.Ö. 6. yüzyılda Babil hakimiyeti sırasında Yahudilerin baş kaldırması esnasında Babilliler, bu mabedi yıkmışlar ve ardından da Yahudi toplumunun ileri gelenlerini Babil’e sürmüşlerdir. M.Ö. 538’den itibaren başlayan Pers egemenliği altında yeniden inşa edilen mabet, tüm Yahudileri birleştiren bir kutsal yer olarak varlığını sürdürmüştür. M.Ö. I. yüzyılda Kral Herod döneminde bugün ancak dış duvarının küçük bir kısmı ayakta kalmış olan görkemli mabet, 480 metre uzunluğunda ve 280 metre genişliğinde bir alanda yeniden inşa edilmiştir. M.S. 70 yılında Roma hakimiyeti döneminde Romalı General Titus bu mabedi yerle bir etmiştir ve o günden bu yana Yahudiler bu mabedin ayakta kalan Batı duvarı önünde ağlamaktadırlar. Ağlama duvarı olarak adlandırılan bu duvar, Yahudiler için yıkım gününü simgeleyen çok özel bir semboldür.
http://filistinfilistin.wordpress.com/
|
|
© COPYRIGHT 2008, ALL RIGHTS RESERVED CANAKTAN.ORG