Can Aktan'la  BENİN'e Yolculuk  

Bir zamanlar Batı Afrika'daki köle ticaretinin en en önemli merkezlerinden birisi Benin'e gidiyoruz. Cotonou sokaklarında vızır vızır işleyen motosikletler çevre ve gürültü kirliliği ile sizi adeta boğuyor. Şehirden bir an önce kurtulmak istiyoruz. Afrika'nın Venedik'i olarak bilinen Ganvie'ye gidiyoruz. Beyaz insanların vahşetinden kaçmaya çalışan yerli halk, sadece su yoluyla ulaşılabilen Ganvie’de sular üzerinde kurdukları kulübelerde yıllarca yaşadı. Bugün hala 30,000 den fazla insan bu kulübelerde yaşamaktadır. Ganvie muhteşem... Nokove Gölü içine suni olarak dikilen sazlıklarla oluşturulan balık tuzaklarında tutulan balıklar halkın tek geçim kaynağı.

  Ganvie'den sonra Quidah'a geçiyoruz. Quidah, Gana 'daki Cape Coast dan sonra Batı Afrika'da köle sevkiyatının yapıldığı en büyük merkezlerden birisi olarak kullanılmış... Beyaz insanların vahşetini unutmamak için her tarafta ağzı-elleri-ayakları zincirlerle bağlı köle heykellerini görüyorsunuz. Sömürgeciliği ve köle ticaretinin tüm vahşetini hissediyorsunuz... Quidah ayrıca Benin de büyücülük (voodoo) dininin en yaygın olduğu yerleşim yerlerinden birisi. Hala insanların önemli bir kısmı bu batıl inanca bağlılıklarını sürdürüyorlar.
 

 

Benin Fahri Konsolosu Sayın Prof. Dr. Orhan Kural'ın gözüyle Benin:

Üç kardeş üç krallık kurdu bu topraklarda. Bunlardan en güçlüsü ve hırslısı Dahomey idi. Benin, 1899’da Fransızların egemenliğine geçtiğinde, Dahomey Krallığı 1625’ten beri bu topraklarda hüküm sürüyordu. XVII. ve XVIII. yüzyıllarda halkın çoğu köle olarak toplandığı için buralara “Köle Kıyısı” adı verildi. Benin, 1899’da Fransızların egemenliğine geçtiğinde, Dahomey Krallığı 1625’ten beri bu topraklarda hüküm sürüyordu. XVII. ve XVIII. yüzyıllarda halkın çoğu köle olarak toplandığı için buralara “Köle Kıyısı” adı verildi. Fransız Batı Afrikası’nın bir parçası olan Benin, diğer komşu ülkeler gibi 1960 yılında bağımsızlığını kazandı. Benin, Batı Afrika’nın en küçük ülkelerinden biridir. En fazla kullanılan yerel dil “Fon” dilidir.

 

1975 yılında Batı Afrika’nın tek Marksist lideri olan Karekou Mattheur, ülkenin eski ismi olan ve sadece üç krallıktan birinin adını taşımakta olan Dahomey’i değiştirerek bu ufak ülkeye “Benin” dedi. Asker kökenli Karekou Benin’i 40 yıl yönettikten sonra, 2006 yılında ekonomi dalında uzman Yayi Bonni seçimleri kazandı ve devlet başkanı oldu.

 

Benin ekonomisi transit ticaret ve tarım ağırlıklı bir yapı sergiler. Palmiye yağı, pamuk, yerfıstığı ve kahve gibi ürünler yurtdışına satılmakla birlikte, kuraklık yüzünden üretim düzensiz bir yapıya sahiptir. Benin’de ticaret yapan önemli bir “Lübnanlı” grup bulunmakta. Balıkçılık ve kerestecilik gibi alanlar ise gelişme içindedir. 1980 yıllarında ortaya çıkarılan petrol yataklarından elde edilen petrol, Nijerya’nın engeline rağmen bugün ihraç edilmektedir.

 

Benin, genelde “sessiz” kalmayı seven bir ülkedir. Ama bir şey yaparsa “iyi ve sesli” yapmak ister. Güçlü bir krallık bu topraklarda hüküm sürmüştür. Batı Afrika’daki en büyük “köle pazarı” gene Benin’de kurulmuştur. Fetişizm ve Vudu inançlarının bugün en yaygın uygulandığı yer gene bu ülkedir. Benin mutfağı Fransız etkisi ile bölgenin en iyisi olarak şöhret yapmıştır.

 

Ganvie: Yüzen Köy ve Balık Tarlaları

 

Adam başı beş doları saydıktan sonra, motorumuz Ganvie su insanları köyüne doğru hareket ediyor. Yol boyunca Nokove Gölü içine suni olarak dikilen sazlıklarla oluşturulan balık tuzaklarını görüyoruz. Genellikle hanımların kullandıkları rengârenk yelkenler, durgun gölün yüzeyinde güzel bir görüntü oluşturuyor. Ganvie köyünü, Fon ve Dahomey krallıklarının askerlerinin öfkesinden korkan köy halkı “korunma” amacıyla XVII. yüzyılda kurmuş. O dönemde askerler dini nedenlerle suya girmekten kaçınırlarmış.

 

On iki bin nüfusu ile Afrika’nın Venedik’i olarak anılan Ganvie zaman içinde oldukça geniş bir alana yayılmış. Okulu, postahanesi, hastahanesi, marketi ile tam teşekküllü bir köy. Hatta evlerinin etrafında bahçeler bile oluşturmuşlar.

 

Burada kullanılan tek araç “kayık”. Gölün derinliği iki metreyi buluyor. Bir çamaşır leğeni içinde bize yaklaşan sevimli, özürlü, zenci bir kız çocuğu hepimizin ilgisini bir anda üstüne çekti. Hatta köyün ufak otelinde bize birer meşrubat bile ikram ettiler.

 

Sonunda yoğun trafiği ile başkent Cotonou’ya giriyoruz. Benin, “cumhuriyet bayramını” kutladığı için her yer bayraklarla donatılmış. Kentin birçok sokağı elektrik olmadığı için yağ kandilleri ile aydınlatılıyor.

 

Cotonou (Kotonu) Bir Ticaret Şehri

 

İki zamanlı motorların kirlettiği Cotonou’nun sokaklarında yarım saat yürürseniz, hava kirliliği nedeniyle başınız ağrıyor. Dantokpa Pazarı ile El Sanatları Merkezi, tüm rehber kitaplar tarafından “gezilmesi gereken yerler” olarak tavsiye ediliyor. Jonquet kıyılarında çok sayıda bar, gece kulübü ve restoran bulacaksınız.

 

Nijerya’da yaşanan ekonomik kriz ve güvensizlikten kaçan binlerce mültecinin Benin’e yerleşmesi, bu başkentin çözülmeyen sorunlarını daha da artırmakta!

 

Benin’de başta inşaat olmak üzere bazı önemli sektörlere Çinliler hakim.

 

Vudu’nun merkezi Quidah (Kuida)

 

Son günümüzün sabahında, suratsız şoförümüzün kullandığı beyaz minibüsün lastikleri dönmeye başlıyor. 1908 yılına dek Benin’in Atlantik kıyısındaki tek limanı olan Quidah’a dek bir saatlik yolumuz var. Bu kasabada yer alan “Kölelerin Yolu” farklı fetiş, heykel ve Vudu figürleri ile bezenmiş. Sayısı 3 milyona ulaşan Afrika yerlisi, dört kilometrelik “Köle” yolundan ayaklarındaki prangalarıyla yürütülüp, buradan Küba, Brezilya, Dominik ve Haiti’ye ölesiye çalıştırılmak üzere gönderilmiş. Sahile, diğer köle ticareti yapılan merkezlerde gördüğümüz gibi bir kale inşa etme ihtiyacını bile görmemişler. Kölelerin gemilere bindirildiği kumsala bugün UNESCO tarafından bir anıt dikilmiş (Zoungbodji Anıtı) ve kapı şeklindeki anıtın üstünde “Dönüşü Olmayan Yol” yazıyor.

 

Quidah, Senegal’deki Gore adası, Gana’daki Almina gibi önemli bir köle ticaret merkezi imiş. Portekiz, İngiliz, Danimarka ve Hollanda kaleleri bu amaçla kurulmuş. Bugün onlardan sadece 1721 yılında inşa edilip 1988 yılında Gülbenkyan vakfınca restore edilen Portekiz kalesi ayakta. İçinde çok sayıda fotoğraf ile köleliğin bazı yüz kızartıcı gerçeklerini yaşamak mümkün. Ünlü kadın savaşçı Amazonlar da meğer Dahomey Krallığı’na bağlı 3 bin kişilik bir kuvvet imiş.

 

Dahomey savaşçıları 21 kadın ve 20 erkek köle karşılığı Avrupalı tacirlerden bir top alıp, bu silahla arazilerini genişletip daha fazla köle topluyormuş. Köleliğe destek olan maddi beklenti karşılığı renkdaşı satan yerli halk “Zumaşı Parkı” ile kendi insanından özür diliyor. Ne de olsa bu sahillerde yakalanan 60 milyon koyu renkli köleden 20 milyonu karşı kıyılara ulaşabilmiş. Gemiye binmeden önce “yeni hayata başlama” ağacının etrafında erkeklere 9 kadınlara ise 7 tur attırılırmış. Sanki o acıları unutmak kolaymış gibi.

 

Bugün aynı bölgede 26 Eylül’de Benin’in tüm ikizleri toplanıp bir şenlik yapıyorlar. İşin ilginç yanı köle pazarının en ve en acımasız Kaptanın ailesi halen Quidah’da koca bir malikânede ikamet ediyor ve bu aile Brezilya’nın da fahri konsolosu! İyi mi?

 

Vuduların kutsal ormanına giriyoruz. Karşımızda koca bir erkeklik uzvu ile bereket tanrısı “Leda”, bugün bir simge olan üzerine çiviler çakılı “Çakatu”, fırtına, şimşek, yağmur ve adalet tanrısı “Çangü”, hala kralın ruhunu taşıdığına inanılan kutsal ağaç “Irona”, tek ayağı ile kötü ruhları kovan “Kumandan Tanrı”, “her gördüğünü öldürme” deyip avcının tüfeğe sarılan “Yılan Tanrı” ve daha niceleri.

 

Yılanlar Tapınağı’nın kapısında bizi gözlerinden korku ve öfke okunan, suratlarındaki 10 yara izi ile kolayca tanınan yılan tarikatına ait gençler karşılıyor. Her kasım ayında mabedin girişinde bir keçi kurban edilirmiş. Bu merasim sırasında kullanılan Hindistancevizi yağının sarı izlerini duvarlarda halen görmek mümkün. Bu mabedin bir odasında kıvrılmış çok sayıda piton yılanı ile dilek mağarasından başka bir şey görmedik. Yılanlar güya gece mabetten ayrılıp, sabah geri dönerlermiş. Oysaki biz hakiki bir Vudu ayini görmek isterdik.

 

Benin nüfusunun %55’inin katıldığı Vudu ayinlerinde tamburun o sihirli ezgileriyle rengârenk kıyafetlerinie bürünmüş inanmışlar transa geçiyorlar.hiç bir yorgunluk hissetmeden dansları saatlerce sürüyor. Ölü evlerine ziyarete gidiliyor. Amaç Tanrıya sevgiyi ispatlamak. Zaten “Vudum”, “ruh” demek.Vudu dini atalarına ve doğaya saygı duyar ve bunu ayinlerle duyurur.

 

Kaynak:http://www.orhankural.net/

 

 

Nokove gölü içinde kurulmuş Ganvie kasabası...

Benin'e giderseniz Quidah'a mutlaka uğrayın ve beyaz insanların vahşetini lanetleyin.

Quidah'daki bu çocuklar ancak büyüdüklerinde atalarına neler yapıldığını anlayabilecekler...

Benin nüfusunun neredeyse yarısı hala büyücülük (voodoo) dini mensubu...

 

 

 

 

 

 © COPYRIGHT 2008, ALL RIGHTS RESERVED